Devlet-millet bütünleşmesini zedelemeye çalışanlar

Asrın felaketinin yaraları sarılmaya devam ediyor. Kahramanmaraş'a, Hatay'a merkez ve ilçelerine giderek gördüğümüz acı tablonun aşılması için büyük bir seferberlik var. Deprem bölgesinin her şehrinde her köyünde her köşesinde el atılması gereken eksiklikler, ihtiyaçlar dayanışma ruhuyla giderilmeye çalışılıyor. Bölgede gördüğümüz atmosferin çok kuvvetli toplumsal dayanışmayla aşılacağına inancımız tam. Bölgenin acısı, hepimiz acısı, ülkemizin topyekun milletimizin acısıdır. Yüreğinde ortak acıyı hissedenlerin ortak çabası, tek yürek olabilmek, yaraların sarılabilmesi için seferber olabilmektir. Bir yandan toplumsal dayanışmanın gurur verici örnekleri yaşanırken, öte yandan toplumsal enkazlara yol açabilmenin çabasında olanların çirkinliğine tanık olunmaktadır. Acılarla değil, yalanlarla, fitne üretimiyle uğraşanların yaptığı kötülük, açık olarak görülmelidir ki; yeni toplumsal enkazlara yol açabilme çabasıdır. Depremlerin ilk saniyelerden bugüne bu şer çabası hiç eksilmedi. Sürekli şer üretimi sürdürüldü. Deprem yarasını, acısını, felaketini fırsat görenler, küresel salgın krizinden sonra bu defa da depreme siyasi bel bağladılar. Doğrudan devleti hedefe koydular. Gazi Meclis çatısı altında milletvekili olarak bulunan bir zat;"Böyle bir devletin düşmanı olmak haktır ve meşrudur" diyerek, depremle kol kola girip, toplumsal fay hatları oluşturmanın çabasına girişebildi. Diğer bir siyasetçi deprem sonrası binlerce Suriyeli mülteci Türkiye'ye getirildi diyebildi. Bir başka siyasetçi bu yalanı yaygınlaştırmak için gayret sarf edebildi. TV ekranlarında; sanki devlet yokmuşçasına "Hatay elden gidiyor" vehimleri yaygınlaştırılmaya çalışılabildi. Bir diğeri; "enkazdan önce AK Partililer çıkarılıyor" sözlerini sarf edebildi. Bir diğeri de bu sözleri değişik cümlelerle tekrarlayabildi. AK Parti Adıyaman Milletvekili ailesiyle birlikte göçük altında can vermesinin bilinmesine rağmen bu yıpratıcı cümleler vicdani rahatsızlık duyulmadan rahatlıkla sarf edilebildi. Tüm