TTB ve bozulan kimyası

Yalan, riya ve iftira milletimizin düşmanlarının vazgeçilmez işaretlerindendir. Onlar yaptıkları ve yapacakları ihanetin temellerini atmaya iftirayla başlarlar. Geçmişte böyleydi. Bugün de böyle. Yarın da böyle olacaktır elbette. Kimyasını bozmuş; insanlığı ve insaniyete dair erdemleri yok sayan nasipsiz sineler diyebiliriz böyleleri için. Bu kimlikler, ama öyle ama böyle toplumun gözü önünde olabilmektedirler. Bir şekilde kritik noktalarda ayrık otları gibi bitivermektedirler. Bu örneğe uyan birilerini hemen her gün görmek mümkün olsa da, geçtiğimiz günlerde tekrar müşahade etmek durumunda kaldık bir numunelerini daha. Gerçi bu konuya ve o makamdaki(!) kişiye iki yılı aşkın bir süre önce ve zaman zaman da değinmek suretiyle köşe yazılarımda dikkat çekmiştim. Yine "maalesef" haklı çıktım. Üzgünüm! Üzüntüm tespitimden ziyade, olmamaları gereken yerlerde, yapmamaları gereken işlerle meşgul olan insanları görmek zorunda kalışımızla ilgili. TTB'nin başındaki şahıstan(!) bahsediyorum, evet. Bakın o makamın meşguliyetleri ile alakalı geçmişte neler söylemişim, hatırlayalım: "Türk Tabipleri Birliği (TTB) kamuoyunda bilindiğinin aksine bir sivil toplum örgütü değil bilakis devlet tarafından kanunla kurulmuş bir yapıdır. Asli görevi hekimlerin ortak ihtiyaçlarını karşılamak, tıp mesleğinin gelişmesine katkı sunmak ve çözümler üretmek olan TTB, bizatihi kendi müsebbibi olan devlet ile kavga etmeyi, devletin ve milletin yararına olan her şeye karşı çıkmayı, devlet ve millet için atılacak her hayırlı adımı önlemek için çırpınmayı kendisine şiar edinmiştir (11 Şubat 2018 Akşam Gazetesi). Covid-19 ile mücadele ettiğimiz süreçte TTB'nin başına seçilen bu şahıs daha önce "pekakanın" başının serbest bırakılmasını isteyen, bir dönem pekakanın kapatılmış yayın organının genel yayın yönetmenliğini yürüten, Hendek operasyonlarında "Türkiye sivilleri öldürdü, yargılanmalı" açıklaması yapan ve Sözde Ermeni soykırımı iddialarını savunan kriminal birisi idi. O zaman kaleme aldığım köşe yazımda "Bu zihniyetteki birinin TTB'ye başkan seçilebilmesiyle; TTB'nin, Türk hekimlerini temsil etmediğini ve bir milli güvenlik sorunu haline dönüştüğünü bir kez daha tescillemiş olduğunu ve Türk tabiplerinin değil, kimin temsilcisi olduğunu da apaçık ortaya koyduğunu" ifade etmiştim (4 Ekim 2020 Akşam Gazetesi). Malum şahsın(!) son yaptıkları ise bu tablo hakkındaki düşüncelerimizi yine doğrulamaktan başka bir işe yaramadı. Yaramazdı da zaten! Şerefli ve onurlu TSK'mızı "kimyasal silah kullandı" yalanıyla karalama cüretine soyunan bu TTB başkanı(!) teröristler için üzüntüsünü mü ortaya koymak istedi acaba Gerçi ben bu tarz bünyelerde üzüntü gibi reflekslerin barınabileceğine de pek ihtimal vermiyorum ya neyse. Dış senaryoların içimize sızdırılmış figüranlarıdır bunlar. Evinden kalaşnikof mermileri çıkan bu ismin sıfatını varın siz söyleyin. TTB gibi sağlık ve bilim ile anılması gereken bir kuruluşun başkanının evinden ölüme değil hayata dair bir şeyler çıkması beklenirdi. Beklenirdi ama işte şartlar da karakterler de buna müsait değil. "Bu zihniyetteki birinin TTB'ye başkan seçilebilmesiyle; TTB'nin,