Nasihat-ı tıbbiye

Çocuklar vatana, millete faydalı olsun diye büyütülür bu topraklarda. Bu fayda merkezinde ise kendilerine biçilen meslekler vardır. Bu mesleklerin başında da hekimlik gelmektedir. Sevgili tıbbiyeliler; Yaklaşık 45 sene tıp mesleğinin her kademesinde görev yapmış bir kardeşiniz, ağabeyiniz olarak bu yazımda sizlere deneyim ve bilgilerimi paylaşmak istiyorum. Öyle kıymetli, öyle aziz bir fırsat var ki elinizde, eminim sizler de farkındasınızdır. Doktorluk bir mesleğin ötesinde ulvi ve mukaddes değerler barındıran bir insan-ı kamil sıfatıdır. Nimet olarak öpüp başınıza koyacağınız bir yoldasınız. Bu yol çetin ama ecri bol bir yoldur. Sevgili tıbbiyeliler, mesleki liyakat ve gelişime en çok İhtiyaç duyduğumuz mesleklerin başında gelir hekimlik. Etik ve insani değerlere azami ehemmiyet gösterilmesi gereken yegane alanlardandır mesleğimiz. İnsanların hayatlarını bize emanet ettiği, yarınlarının bizim neşterimize, tecrübelerimize, reçetelerimize... tabi olduğu mutlaktır. Bu sorumluluk ve bilinç ile hareket etmeli, detayları gözden kaçırmadan saygı, sevgi ve hizmet aşkı ile mesleklerimizi icra edebilmeliyiz. Her hastamızın bir aile bireyimiz olduğunu düşünerek bu hassasiyeti ortaya koyabiliriz mesela. Örneğin, ben bir çocuk hasta gördüğümde torunlarımı hatırlarım. Sanki kanımdan ve canımdan bir parça o an karşıma gelmiş de benden bir şifa vesilesi bekliyor diye düşünürüm. İlaç yazarken bin düşünüp bir yazın bu yüzden. Ülkemizin antibiyotik direncinin adeta üssü olduğunu unutmadan bunu yapın lütfen! Annelerimizi koyabiliriz hastalarımızın yerine; babalarımızı, büyüklerimizi ya da sevdiğimiz her kim varsa onu koyabiliriz. Bu bizlere hem motivasyon kaynağı olacak hem de mesleki performansımızı artıracak ve hem de hastalarımıza daha tedavinin başında iken şifa yollarını açacaktır. Tabii ki sadece hasta hekim ilişkisi ile sonlanmıyor mesleğimiz ve bundan da ibaret değil elbette. Öncelikli olarak mesleğimize ve kendimize yatırım yapan hekimler olmalıyız. En az iki dil bilmeli bir hekim. Biri doğuya biri batıya ait bir dil mesela. Asya'nın ve Avrupa'nın Köprüsü niteliğindeki bu topraklarda yetişen bizler hem Asya'lıyı hem Avrupa'lıyı iyi anlamalıyız ve onların diliyle onlara şifa olabilmeliyiz. Entelektüel birikimi de önemlidir hekimlerin. Yaşadığı dünyanın farkında olan bireyler olmalıyız. Sokaktan kopmayan bireyler olmalıyız. Sokağı da bilen, mahalleyi de bilen; ekmeğin ve zeytinin fiyatını bilen; kazanmanın zorluğunu bilen kaybetmenin acısını bilen bireyler olabilmeliyiz. Ücretin ve paranın değil, vatana-millete hizmetin paydaşları olalım. Para zaten kazanılır. Siz dua biriktirin. Bu anlamda 14 Mart 1919'da Çanakkale'de hayatları pahasına "esarete neşter vuran" öncü meslektaşlarımızı örnek almak bize rehber olarak yetecektir. Yabancı ülkelerin rüyası bizden şifa bekleyen mazlumların kabusu olmasın sevgili meslektaşlarım. Mesleğimizi öğrendiğimiz yerde olalım inşallah.