Kınamaktan öteye gidemeyenler de kınanmalı!

Her coğrafya, her ülke, her şehir; her ev ve aile velhasıl hayatın her mecrası, kendine özgü imkanlar barındırır, sevgili okurlarım. Ve insan içinde doğduğu şartların bir edilgenidir diyebiliriz bu bağlamda. Zengin ve geniş imkanlar içerisine doğan çocuklar için hayatın tanımı başka iken, yoksun şartların çocukları için ise bu tanım bambaşkadır. Lakin biliyoruz ki, temelde tüm insanlar için adalet ve hak temel esastır. Özel alanlarında diledikleri özgürlüğü yaşayan insanlara bir şey denilemeyebilir. Fakat kesişen ortak ve sosyal alanlardaki özgürlükler bir başkasının sınırına kadar özgür olabilir diye tanım bulabilir ancak.

Çocuklar özelinde bu özgürlüğün adı daha çok çetrefilli, karmaşık ve girift değildir esasen. Bir balon, bir uçurtma, bir şeker belki... Çocuklardan almaz mıyız zaten en masum hayat derslerini. Şimdi o masumiyetin kana bulandığı bir yeri konuşalım isterseniz sevgili okurlarım.

Filistin son yüz yılın en vahim denklemlerinden biri değil mi sizce de Filistin'de çocuk olmak isteyen kaç kişi çıkar aramızda. Bırakın çocuk olmayı, taş-toprak bile olunmaz zulmün kol gezdiği bir zeminde.

Evet İsrail Gazze'de soykırım yapmaya devam ediyor!

Gazzeli bir çocuktan 'büyüdüğünde ne olacaksın' sorusuna yürek burkan cevap: "Filistinli çocuklar büyüyemez."

Terör devleti İsrail, 7 Ekim'den bu yana yürüttüğü katliamlarda 2 binden fazla çocuğu öldürdü. Bu 15 dakikada bir çocuk ölümü demek. Bombalardan kurtulan Gazzeli minik yürekler, dünyaya adeta insanlık dersi veriyor.

Hitler'in zulmünden kaçıp "Annelerimizi, babalarımızı, ailelerimizi öldürdüler; siz de bize sırtınızı dönmeyin" diyerek, sığındıkları Filistin'de çocukları hastanelerde, okullarda, camilerde, kiliselerde vuruyorlar şimdi, bir zamanlar zulümden kaçan o insanların çocukları. Ölüm için makul sebep aranmaz elbet. Bu çocukların ve şehit edilen o masumların sebebi ne acaba Vaat edilmiş (!) topraklarda hangi vaat ile çocuklar toprak altına itiliyor olabilir. "Ya dünya, sessizliğini neye borçlu acaba" diye sormadan edemiyor insan.

Bir ses var elbet. O ses Türkiye'den, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'dan yükseliyor. Her zaman olduğu gibi. Ama bu bir küresel sorundur. Filistin'deki İsrail zulmü küresel bir insanlık suçudur. Hukuksuzdur, meşru mesnetlerden uzak, vicdansız ve izahsızdır. Bu terörü haklılaştırma gayretinde olanlar da bu zulmün paydaşıdır, yoldaşıdır!

Şimdi; Birleşmiş Milletler, UNİCEF, Avrupa Birliği, Dünya Sağlık Örgütü, İslam Kalkınma Teşkilatı, NATO... ve dünyada sorumluluk taşıyan her ne kadar kurum ve kuruluş varsa bu zulmü raporlandırmalı, çözüm yollarını hayata geçirmelidir. Yetim ve öksüz kalan, o küçücük canlarını mermilere, bombalara, füzelere teslim eden masumlar için harekete geçilmelidir. Ülkemin mübarek dağlarındaki eli silahlı teröristi korumak için "İnsan Hakları" mavalı okumak için günde üç kere Diyarbakır'a gelen Avrupalı insancılları, aktivistleri Gazze'de hiç mi hiç göremedik. Çocuk Hakları savunucuları sus pus olmuşlar.

Kınamaktan öteye gidemeyenler de kınanmalıdır artık. Bir terör, bir kıyım, bir zulüm dünya kamuoyunun önünde cereyan ettirilmemelidir artık. Kendi üstünlüğüne inanmış ve başkasına tahammül edemeyen İsrail; hukukun, adaletin ve yaptırımların üstünlüğü ile tanışmalıdır artık.

Burada özellikle bir sitemimi dile getirmek ve özellikle bu kurumu kınamak istiyorum.

1954 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından çocuk haklarının korunması adına tanıtım ve savunma çalışmaları yapmak, çocukların temel gereksinimlerinin karşılanmasına yardımcı olmak ve çocukların potansiyellerini eksiksiz biçimde gerçekleştirmek için fırsatlar yaratmak üzere görevlendirilmiş olan Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu kısacası UNICEF Filistin'de ve dünyanın pek çok yerinde katledilen çocuklar için ne yapmaktadır UNICEF Filistin'de bombalanan bebek ve çocukları sorumluluk alanının dışında mı tutmaktadır Sayfalarına baktım tatsız tuzsuz, adet yerini bulsun türünden bir açıklama yapmışlar, hepsi bu. Kendilerinden bu çocuk vahşetine dair bir kınama dahi gelmemiştir. Mazlumların sesi olması beklenenler, zalimlerin sessiz ortakları olmuşlar maalesef sevgili okurlarım.