İttihatlar ve ittifaklar ekseninde ülkenin beka imtihanı

Muhteşem tarihimize baktığımızda bazı liderlerin "Halka hizmet, Hakk'a hizmet" düsturuyla hem dönemlerine hem de tarihimize damga vurduklarını görürüz.Bu minvalde Osmanlı Devleti'ni 33 yıl idare eden ve aynı zamanda İstanbul'daki eğitim müessesemiz Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane'nin banisi II. Abdülhamid Han ile yine üniversitemizin kurucusu, ülkemizin siyasî tarihine 2002'den bu yana kesintisiz damgasını vuran Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan'ın diğer bütün liderlerden farklı birer hizmet tarzları ve politika vizyonları olduğunu da ifade etmemiz gerektiğini düşünüyorum.Bu iki mümtaz şahsiyetin yaptıkları icraatları bakımından karşılaştırıldıklarında pek çok benzer ve ortak yönlerinin olduğunu görürüz. Proaktif dış politikaları, sağlık politikaları, imar, teknoloji, eğitim ve ulaştırma politikaları ciddi benzerlikler taşır, bu tarihe yön veren isimlerin. Özellikle sağlık ve eğitim alanında müthiş bir dönüşümün gözlemlendiği dönemlerdir bu liderlerin dönemleri. Müşterek noktalarının yanı sıra birbirinin tamamlayıcısıdır da aynı zamanda bu iki ulvi şahsiyet. Başkan Erdoğan döneminde, Abdülhamid Han döneminde akim kalan yatırımların tamamlanması bunun bariz göstergesidir. Durağan ve pas tutmuş sistemlerin parladığı görülür bu yönetim anlayışlarında.Her iki liderin vizyonlarının benzerliği gibi sevmeyenlerinin, diş bileyenlerinin ve hatta düşmanlarının da benzerliği dikkat çekmektedir. Bu muhalefet ve tahrip unsurlarının projeleri geçmişte çok büyük kayıplara malolmuştur.Evet sevgili okurlarım, bilindiği üzere Sultan Abdülhamid Han'ın günümüzde denendiği gibi "sağdan soldan" bir araya getirilen kullanışlı ittifaklarca tahttan indirilip Selanik'e gönderilmesinden kısa bir süre sonra Trablusgarp ve Balkan savaşlarına sürüklendik. Devamında da Birinci Dünya Savaşı'na girmiştik zaten. Bu savaşlarda ordumuzun yaklaşık yarısını kaybettik maalesef. Neredeyse yetişmiş tüm elemanlarımızı cephelerde şehit verdik. İkinci Abdülhamid Han devrildiğinde 7 milyon kilometrekare toprağımız vardı. Dokuz sene içerisinde bu toprakların yaklaşık 6 milyon kilometrekaresini (yani yüzde 84'ünü) kaybettik. Esasında oluşturulan ittifakın devirdiği Sultan Abdülhamid değil, koskoca bir Osmanlı İmparatorluğu olmuştur. İşte bugün İslam coğrafyasında dökülen kan ve gözyaşları Abdülhamid Han'a karşı "sağdan soldan" oluşturulan ittifakın yaptığı darbenin bir neticesidir.Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in de ifade ettiği gibi, "Abdülhamid Han'ı anlamak her şeyi anlamak olacaktır." Abdülhamid Han'ı anlarsak, tarihi gerçekler ışığında bugünleri de anlarız. Tam da şimdi bu gerçeği bir kez daha anlamaktayız. Dönem farklı olsa da senaryo aynı senaryo, kurgulanan oyun aynı oyundur.Geçmişte Abdülhamid'e yapılan saldırıların benzerleri bugün sayın Cumhurbaşkanımıza yapılmaktadır. O günkü şer odaklarına dikkatle bakınız, izdüşümlerinin bugün Sayın Erdoğan'a karşı birlikte hareket ettiğini ve kutsal(!) ittifaklar oluşturduklarını görürsünüz. Kutsallıkları kursaklarındaki ihanet ve dimağlarındaki habis fikirler kadar olan bu güruhun Abdülhamid Han'a karşı söylemleri ve ifadeleri kelime kelime aynı olduğu gibi safları, safsataları bile aynı hastalıklı bakış açısının ürünüdür. Bu topraklarda taş üstüne taş koymayanların oluşturulan suni ittifaklarda yer almasını bir nebze anlayabiliriz; ancak, Sn. Cumhurbaşkanımızın -kadere bak ki- suladığı çiçekler ve güllerin kokularını düşmana, dikenlerini millete saklamaları hazin ve manidardır. Şimdi, Abdülhamid Han'a karşı hareket eden İttihadi Osmani'yi