Dijital kuma: Sosyal medya

Sıklıkla duyduğumuz bir tabir vardır: büyük riskler büyük ödülleri beraberinde getirir. Bu deyişi ters çevirerek düşündüğümüzde ise büyük ödüller içinde büyük riskleri barındırır gibi bir sonuca varabiliriz. Sosyal medya da, aynen bu tanıma uygun şekilde hem büyük faydaları sunar hem de aynı zamanda beraberinde büyük riskler taşır. Sosyal medya platformları sayesinde insanlar kolayca iletişim kurabilir, gruplar oluşturabilir ve ortak amaçlar doğrultusunda birlikte hareket edebilirler. Günümüzde etkili ve hızlı bir şekilde herhangi bir etkinliği duyurmanın en pratik yolu sosyal medya olmuştur. Sosyal medya aynı zamanda dünyanın bir ucundaki insanı diğer ucundakiyle buluşturan bir araç olarak da kullanılabilir. İki yabancı insan sosyal medya sayesinde tanışıp arkadaşlık kurabilir, hatta hayatlarını birleştirebilir ve evlenebilirler. Ancak her zaman her şey bu kadar pozitif sonuçlanmaz; bu arada pek çok sorun da kendisini gösterir. Sosyal medyanın aşırı kullanımı, özellikle uzun süreli dijital aktiviteler sonucunda pek çok sağlık sorunu ortaya çıkabilir. Omurga problemleri, obezite, dolaşım bozuklukları gibi sorunlara yol açabilir. Bunun yanı sıra, ruhsal sağlık problemleri de dijital dünyanın getirdiği zorluklar arasında yer alır. Toplumsal izolasyon ve dijital bağımlılık gibi konular da bu bağlamda dikkat çeker. Göz ardı etmememiz gereken en büyük kayıplardan biri de zaman kaybıdır. Diğer tüm sorunların bir çözümü olabilir ancak kaybedilen zamanı geri getirmek asla mümkün değildir. Sosyal medya zamanımızı geri dönüşü olmayan bir şekilde tüketebilir. Aile ilişkilerinden başlayarak evlilikleri olumsuz olarak etkileyebilir ve hatta yıkabilir. Sosyal medya üzerinden tanışılan kişiler, gerçek yaşamdaki ilişkileri tehlikeye sokabilir. Eşler arasındaki iletişim kopukluğu, dikkat dağınıklığı ve sanal ilişkilerin gerçek hayattaki ilişkilere tercih edilmesi gibi durumlar evlilikleri ciddi şekilde sarsabilir, hatta sona erdirebilir. Sanal ortamda kurulan ilişkiler, gerçek hayattaki aile içi sorunları derinleştirebilir, bazen şiddete dönüşebilir. Eşler arasında veya ebeveynler ile çocuklar arasındaki kopukluklar, aile birliğini zayıflatabilir ve nihayetinde boşanmalara yol açabilir. Son dönemdeki boşanma istatistikleri, sosyal medyanın bu etkisini gözler önüne sermektedir. Sosyal medyanın evlilikleri etkileyebilecek kadar güçlü bir faktör haline gelmesi, gerçek bir tehdit oluşturmaktadır. Sosyal medyanın hayatın bir parçası olduğu aşikardır, fakat bu platformların aile birliğini ve ilişkileri tehlikeye atmasına izin vermemek gerekir. Evinizde bir misafir gibi ağırlayabileceğiniz sosyal medya haddini bilmeli (!), asla aile değerlerini sarsacak ve yıkacak bir faktör haline gelmemelidir. Son zamanlarda artan boşanma istatistikleri, sosyal medyanın bu olumsuz etkilerini açıkça göstermektedir. Hatta, boşanmaların neredeyse üçte birinin sosyal medyanın etkisiyle gerçekleştiği bildirilmektedir. Ebeveynlerin çocuklarıyla ilgilenmek için tabletleri bir "dijital dadı" olarak kullanması ne kadar sakıncalıysa, yetişkinlerin de aynı şekilde dijital dünyayı "dijital kuma" olarak kullanması aynı derecede risklidir. Sosyal medya bilgi edinme ve iletişim kurma amacıyla kullanıldığında zararsızdır. Ancak yanlış kullanıldığında, bir partnerin saatlerce dijital platformlarda vakit geçirmesi, sanal ilişkileri gerçek ilişkilerine tercih etmesi, iletişim kopukluğuna ve hatta boşanmalara yol açabilmektedir. Sosyal medyanın artan kullanımının, boşanma oranlarındaki artışla doğrudan ilişkili olduğu gerçeği açıktır. ABD ve İngiltere gibi ülkelerde yaşanan boşanmalarda, sosyal paylaşım sitelerinin önemli bir rol oynadığı kabul edilmektedir. Konuyla ilişkili birkaç veriyi paylaşmak istiyorum: Birleşik Krallık'taki boşanma davalarının yaklaşık yüzde 35'inde Facebook'tan bahsedilmiştir. İspanya'da yapılan bir araştırma, sosyal