NATO'ya üyelik

İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya üye olmak istemeleriyle ilgili olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan "Şu anda olumlu bir düşünce içinde değiliz" dedi. Erdoğan İskandinav ülkelerinin neredeyse tüm terör örgütlerinin arka bahçesi hâline geldiğini hatırlatarak, geçmişteki Türk hükûmetlerinin Yunanistan'ın NATO'ya dönmesine izin verdiklerini ve daha sonra bu ülkenin Türkiye'nin aleyhine faaliyetler içine girdiğini hatırlattı. "Bu konuda ikinci bir yanlışı Türkiye olarak işlemek istemiyoruz" diyen Cumhurbaşkanı aslında Türk milletinin çoğunluğunun hislerine tercüman oldu. Erdoğan'ın hatırlattığı Yunanistan'ın geri dönüşü konusunu 2009 yılında Fransa'nın geri dönüşü ve Rasmussen'in NATO genel sekreterliğine atanması konularında ben dile getirmiştim. Hatta o zaman da Türkiye başlangıçta hem peygamberimizle ilgili hakaretlere sessiz kalan Rasmussen'in bu önemli göreve getirilmesi hem de Türkiye'nin AB sürecini bloke eden ve Ermeni iddialarını yasama organında kabul eden Fransa'nın dönüşü konusunda gayet net bir "olumsuz" tutum içindeydi. Fakat bu olumsuz tutum, ne olduysa oldu, birkaç gün içinde ortadan kalktı ve Fransa 1966'da çıktığı NATO'nun askerî kanadına -biz itiraz etmediğimiz için- geri dönebildi. 2002 Kopenhag Zirvesi'nde Türkiye'nin AB üyeliği için "Türkiye'yi önce uyutalım, sonra unutalım" diyen Rasmussen de Genel Sekreterlik koltuğuna oturdu. Sonra öğrendik ki, Rasmussen'in özür dilemesi, bir NATO Genel Sekreter yardımcısının Türk olması ve Müttefik Kara Komutanlığının da Türkiye'de olması için pazarlık yapmışız ve itirazlarımızı kaldırmışız. O zaman defalarca yazdım, söyledim, dinleyen olmadı. Rasmussen gibi bir şeref yoksununu Genel Sekreterlik koltuğuna, pazarlık yaparak oturtursanız, bundan sonra inandırıcılığınızı kaybedersiniz. Fransa gibi, Türkiye'ye karşı her türlü melanetin mimarlarından bir ülkeyi veto etmezseniz, size minnet duymazlar, "senin gücün bana yetmez" havası içine girerler. Tam da öyle oldu. Biz engel olmadığımız için NATO'ya geri dönen Fransa, evvela Sarkozy'nin keyfi için Libya'ya saldırıp, NATO'yu da buna alet etti. Ardından Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi ablukaya alma operasyonunun sözcülüğüne soyundu. Bugün de Yunanistan'ı silahlandırıyor. 2009'da hükûmeti Rasmussen ve Fransa konusunda yanılgıya sevk eden maalesef dışişleri bürokrasisi oldu.. Anlamsız bir Batı sevicilik içinde, "aman efendim hayır dersek bizi Avrupa'dan dışlarlar" mealindeki raporlarıyla büyük bir yanlışın asıl mimarı onlardı. Ne oldu Fransa'nın dönüşüne izin verince bizi Avrupa Birliği'ne mi aldılar Rasmussen'in Danimarka'sı bizim AB'deki dostlarımız mı oldu Kenan Evren 1980 darbesinden hemen sonra, ABD'yi kızdırmamak için Yunanistan'a yönelik Türkiye vetosunu kaldırmıştı. Ama dönemin Dışişleri Bakanı İlter Türkmen'e 2002'de bizzat sordum ve öğrendim ki, aslında Kenan Evren'i yönlendiren de dışişleri bürokrasisi olmuş. İlter Bey "Başka çaremiz yoktu. Batı'yla ilişkilerimizi tehlikeye düşüremezdik" demişti. Güya o dönemin NATO Genel Sekreteri General Rogers, Yunanistan'ın da Türkiye ile sorunlarını çözmekte iyi niyetli bir tutum içine gireceği sözünü vermişti. Evren'in