Modern İnsanın Yalnızlıkla Baş Etme Yöntemleri

Psikologlara göre, modern dünya ile ilkel dünya arasında inanılmaz boşlukların olduğu bir yaşam sürmekteyiz. Bu boşluğa ek olarak birinin kazanıyorken diğerinin kaybettiği bir sistemle yaşamımıza devam etmekteyiz. Bu yaşam tarzı, beraberinde kıskançlık ve yalnızlık gibi pek çok sorunu getirmektedir. Her asrın kendine özgü sorunları bulunur. Günümüzün önemli sorunlarından biri de yalnızlıktır. Yalnızlık, çeşitli şekillerde tanımlanır. Yalnızlık, insanların toplumsal ilişkilerinin sayısının az olması ve toplumsal ilişkilerden alınan doyumun azalmasıyla ortaya çıkar. Çalışmalara göre, Batı kültürlerinde insanların yarısından fazlası yalnızdır. İnsanların yalnız olmalarının pek çok nedeni bulunmaktadır. Bu nedenlerden ilki, çekingenliktir ya da utangaçlıktır. Çekingen bireyler, toplumsal ilişkiler içerisinde olmaktan kaygı duyarlar. İkincisi, düşük öz saygıdır. Bu,İnsanların kendilerini değerli ve önemli hissetmemeleri, kendilerinden memnun olmamaları demektir. Üçüncüsü, sahip olunan kişilik özellikleridir. Bu özelliklerin başında ise, içe dönüklük ve duygusal açıdan dengesizlik gelir. Dördüncüsü, reddedilme duyarlılığının yüksek olmasıdır. Çatışmalı bir aile atmosferinde büyümek, istismara ve ihmale maruz kalmak, reddedilme duyarlılığını artırır. Beşincisi, sosyal beceri eksikliğidir. Kişilerarası ilişkilerde etkileşimi nasıl başlatacağını ve sürdüreceğini bilememek sosyal beceri eksikliğini gösterir. Altıncısı, olumsuz beklentiler içerisinde olmaktır. Yalnızlar, kendilerini sıkıcı ve aptal bulabilirler ve insanlar tarafından ilginç bulunmayacaklarını düşünebilirler. Yedincisi, yaşama yeterince anlam yüklememektedir. Yalnızlar, yaşamlarını ve insan ilişkilerini anlamlı bulmazlar. Sekizincisi, sıkıntıya toleransımızın düşük olmasıdır. Dokuzuncusu, güvensiz bağlanma örüntülerine sahip olmamızdır. İnsanların yalnızlıkla baş etmelerine baktığımızda pek de iç açıcı bir tablo ile karşılaşmayız. Teknolojik gelişmelerin etkisi ile insanlar, çok az sosyal etkileşimle veya hiç sosyal etkileşim olmadan bir şeyler elde etmeye yöneldiler. "Kara Cuma" ve "Efsane Kasım" gibi etkinlikler, insanların tatillerini sevdikleri ile birlikte geçirmeleri yerine onların tüketiciliğini daha da artırmayı teşvik etmiştir. Öyle ki insanlar, kompülsif bir şekilde satın alma davranışlarına yönelmektedirler. Sürekli bir şekilde dürtülerini doyurma telaşında olan çağımızın insanı, artık kendisine şifa olacak insanlara da katlanamamaktadır. Sonuç olarak insan ilişkilerini başlatıcı ve devam ettirici becerileri etkileşim eksikliğinden dolayı geliştirememektedirler. Ancak ait olma ihtiyacı, evrensel bir ihtiyaçtır; gereklilik değil zorunluluktur ve doğuştan getirilmiştir. Ait olma ihtiyacını insanlarla doyurmak demek, yakınlık ile özerklik arasında denge oluşturmak demektir. Ancak günümüzün insanı, tüketerek sürekli almaya alışık hâle geldiği için maalesef, insan ilişkilerinde önemli bir nokta olan alma ve verme arasındaki dengeyi kuramamaktadır. İnsana, insan ilişkilerinin gerektirdiği; empati, sorumluk, bakım, sevgi, bilgi ve ilgi gibi özellikleri karşı tarafa aktarmak zor gelmektedir. Bu zorluğu aşmanın yolu olarak, insan ilişkilerinden uzak iki önemli araç seçilmiştir. Bu araçlardan ilki, tüketimdir. İhtiyacı olmadığı halde sürekli alışveriş yaparak satın alınan eşyalar ile ait olma ihtiyacı doyurulmaya çalışılmaktadır. Aslında bu durum, bireylerin bağlanma örüntülerini de bozmaktadır. İnsana bağlanmak yerine daha fazla satın alarak nesnelere bağlanma gerçekleşmektedir. İkincisi ise, evcil hayvanlarla zaman geçirmektedir. Geçmişte hayvanlar doğal ortamlarında yaşarlardı. Böylece sahip oldukları doğalarını da korurlardı. Ayrıca, insana hizmet etmek gibi amaçlar için de kullanılırlardı. Günümüzde artık, insanlar hayvanlara hizmet etmektedirler. "Hayvanlara hizmet etmenin, hayvanlara bağlanmanın" hiçbir sakıncası yoktur ve bu doğrudur. Ancak insan-insan ilişkisinin yerini insan-hayvan ilişkisinin alması çok ilginçtir. Hayvanlar, doğal ortamlarında yaşamda kalma becerilerine sahip olurlar. Ancak bir insan yavrusu, annesinden ve babasından gerekli desteği almadığı zaman hem fiziksel hem de psikolojik kayıplar yaşar. Bütün dünyada; evsiz, şiddet gören, savaş mağduru olan, sokakta yaşayan çocuklara