Ekonomik sanrı

Sanrı, halüsinasyon, kişinin inandığı gerçek olmayan yanılmalar, dayanaksız algılar olarak tanımlanır. Ülkede enflasyon yüksek düzeyde sürerken, bütçe, cari işlem açıkları, tahsili gecikmiş krediler artarken, yoksulluk yaygınlaşırken ekonomide işlerin iyi gittiğini, kontrol altında olduğunu, tek sorun enflasyonun da geçici olduğunu söylemek, gerçekten inanarak yanılgıya düşülüyorsa, ekonomik sanrıdır.Ekonomide hemen herkesin bu konuda görüş ve önerileri var. Sade vatandaşın değil ama akademik unvanlıların, kamuda bu alanda görev alanların en azından iktisada giriş kadar bilgi sahibi olmaları gerekir.İktisat, kıt kaynakları kamu yararına akılcı, verimli kullanma ilmidir. İktisat seçmenin mantığıdır. Kaynaklar, gösteriş yatırımları, yandaş destekleme, amacı açık olmayan ihaleleri fonlamada kullanılabileceği gibi, üretken yatırımların, toplumsal kalkınmayı gerçekleştirecek eğitim ve sağlık harcamalarının finansmanında da kullanılabilir.Düzeltici, iyileştirici önlemler alınır, uygulamalara başlanırsa olumlu sonuçlar beklenir. Ancak Alınan kararların hemen hepsi yanlış, ileride sorun yaratacak, sorunları ağırlaştıracak türden. Uyarılara, başarısızlıklara karşı hangi güdü ve nedenlerle bilinmez, hatalarda ısrarlı olunuyor; gün dahi kurtarılamıyor, geleceğin yükleri de artırılıyor; algı yönetimiyle halk ikna edilmeye çalışılıyor.Kur korumalı mevduat (KKM), TL'ye değer kazandırma, tasarrufu yöneltme, koruma amaçlı yeni finansal buluş olarak kamuoyuna sunulduğunda, Hazine'ye sonu belirsiz yük getireceği, varsıl kesime havadan inme gelir sağlayacağı, kaynak aktarımına yol açacağı öngörülerek eleştirilmişti. Kısa sürede öngörülen sakıncalar gerçekleşti. TL vadeli mevduattan KKM'ye geçenlere yüksek gelir sağlandı. Bu tür kararlardan haksız gelir sağlamayı etik bulmayan mevduat sahipleri, resmi enflasyonun yüzde 60'ı aştığı dönemde yüzde 17 faiz alarak kayba uğradılar, dünyanın en yüksek negatif faizini ödediler. Daha başlangıçta KKM'nin Hazine'ye getirdiği yük 11.7 milyar TL oldu. Tüm bu olgular göz ardı edilerek yanlışta ısrar ediliyor.TCMB, bankaların YP yükümlülükleri zorunlu karşılığını artırdıktan sonra, ihracat dövizleri devrini önce yüzde 25, ardından da yüzde 40 yükseltti. Zorunlu, kanuni karşılık artışı ile, zorunlu döviz satışı farklı etkiler doğurur. YP yükümlülük zorunlu karşılığı arttığında bankaların YP varlıklarının tutarı değişmez, likiditesi azalır. YP nakit değerler, TCMB'den alacak şekline dönüşür. MB bilançosunda YP varlıkları artarken YP yükümlülükleri de artar; brüt rezerv artışı olurken net rezerv etkilenmez, parasal genişleme de olmaz. Zorunlu döviz devrinde ise bankaların YP varlıkları azalırken TL nakit değerleri artar, bilanço içi döviz pozisyon açıkları büyür, döviz pozisyon oranları bozulur. TCMB'nin