Dış politikada dogma

Dış politikaya ilişkin açıklamalar yapılırken, bir yanda NATO'ya bağlılık, AB'ye tam üyelik hedefi vurgulanırken öte yanda "Yurtta sulh cihanda sulh" ilkesinden, tarafsızlık ve bağımsızlıktan, Atatürk'ün dış politikasından söz ediliyor.Açıklamaların ne ölçüde tutarlı olduğunu irdelemek için AB, NATO ve zaman zaman yollama yapılan ŞİÖ'nün kuruluşlarını, amaçlarını göz önünde tutmak gerekir.Avrupa Birliği (AB), 1 Ocak 1958'de yürürlüğe giren Roma Antlaşması'yla Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET-EEC) unvanı ile Almanya, Fransa, İtalya, Belçika, Hollanda, Lüksemburg tarafından gümrük birliği, serbest dolaşım amaçlı olarak kuruldu. AET'nin kurulmasıyla Türkiye ekonomisine etkisi, Türkiye'nin tutumu tartışılmaya başlandı. Bilgi sağlamak, görüş oluşturmak amacıyla Maliye Bakanlığı Hazine Genel Müdürlüğü bünyesinde de bölüm oluşturuldu, hesap Uzmanı olarak bu bölümde görevlendirildim.Konu çok yeni olduğu için yayın, araştırma fazla yoktu. Tibor Scitovsky'nin, Economic Theory and Western European Integration adlı kitabı ile İsveçli iktisatçı Gunnar Myrdal'ın görüşü, gözlemleri, teorik kaynaklardı. Ekonomik birleşmelerde ülkeler arası gelişmişlik farkı varsa, yetişmiş insan gücü dahil, kaynak akımının azgelişmiş yörelerden gelişmiş yörelere doğru olacağı kuramsal olarak açıklanıyor; Myrdal, gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler arasındaki gelir farkının (gap) giderek açıldığını vurguluyordu. Kişisel görüşüm, Türkiye'nin AET'ye üye olmasının yararına olmayacağı yönünde idi, bu kanım değişmedi. Egemen görüş, Dışişleri'nin görüşü, Yunanistan AET'ye üye olursa dışında kalışın, ihraç ürünlerindeki benzerlik nedeniyle Türkiye'nin aleyhine olacağı, Yunanistan'la beraber başvurmanın yerindeliği yönünde idi. Türkiye, Yunanistan'a benzer koşullarla başvuruda bulundu ve 1963 yılında Ankara Antlaşması imzalandı.Ankara Antlaşması'yla Türkiye müşarik-ortak üye olarak kabul ediliyor, üç aşamalı 30 yıl süreli geçiş dönemi öngörülüyordu. 70'li yılların ikinci yarısında Ecevit hükümeti döneminde ilişkiler askıya alındıktan sonra 1980'li yılların başlarında, AET'ye tam üye olarak katılma yeniden gündeme getirildi.AET, 1992 yılında Maastricht Treaty, Avrupa Birliği Antlaşması'yla siyasal birliğe dönüştü. Türkiye, AB ile 1996 yılı başında yürürlüğe giren Gümrük Birliği antlaşması yaptıktan sonra tam üyelik başvurusunda bulundu.Çokuluslu, uluslar üstü bir örgüte katılmak egemenlik hakkından feragati, yasal düzenlemelere, ekonomik yapıya, sisteme uyumu gerektirir. AB Antlaşması, ekonomik faaliyetin serbest piyasa düzeni, serbest rekabet çerçevesinde yürütülmesini öngörür. Planlı kalkınma, kamulaştırma, devletin düzenleyici ve üretici olarak ekonomik yaşama girişinin AB'nin hedeflenen ekonomik sistemi ile ne ölçüde bağdaşacağını irdelemek gerekir. Ankara Antlaşması'ndan bu yana 60 yıla yakın süre geçmiş, aynı zamanda başvuran Yunanistan 1981 yılında tam üye olmuş, birliğin üye sayısı 27'ye yükselmiş, Türkiye-AB ilişkileri müzakere evresini aşamamış olmasına karşın tam üyelik dillerde hâlâ persenk olarak sürmektedir.II. Dünya Savaşı sona ererken Yalta Konferansı'yla dünya, ABD-Batı, SSCB olarak iki nüfus bölgesine ayrılmış, paylaşılmış, savaş sonrası Potsdam Konferansı'yla uzlaşılmıştır. Dönemin ABD Başkanı Truman, 1946 yılında "containment" SSCB'yi kuşatma politikasını başlatmış, bu amaçla 1949 yılında NATO örgütlenmiştir. İtalya ile birlikte Kuzey Atlantik'te kıyısı bulunan ülkelerle 12 üyeli olarak kurulan