Mahşerin Dört Atlısı... Ve ötesi... TÜSİAD'dan çıkanlar...

İstediğin gibi devasa hastaneler kur, milyonlarca döviz harcayarak tıbbi malzemeler, MR, ultrason cihazları satın al; doktorunun ve sağlık personelinin çalışma koşullarını iyileştirmezsen sağlık sistemin çöker...İstediğin kadar üniversiteler, okullar aç, teknoloji geliştirme merkezleri kur, teşvikler için onca kaynak ayır; insanlar kuralların eridiğini, kurumların işlevsizleştiğini, liyakatten, özgürlüklerden eser kalmadığını görüp yaşıyorlarsa kendi ülkelerinde gelecek göremez başka yerlerde ararlar..."İstediğin kadar..." diye başlayan onlarca şey daha sıralayabiliriz.. Bugün önümüzde yalın bir gerçek var: Sistem çöküyor.. Önceki sabah katıldığım, Patronlar Kulübü diye tanınan TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi, Toplantısı'nda bizlerin yıllardır yazıp çizdiklerimizin bizzat patronlar tarafından dillendirildiğini duymak durumun vahametini ortaya koyması açısından önemli. Eğer patronlar müzik yasağının, konser iptallerinin kabul edilemez olduğunu, beyin göçünün tahammül edilemez aşamaya geldiğini dile getiriyorlarsa, "İstanbul Sözleşmesi'ne geri dönün" uyarısı yapıyorlarsa yandık gerçekten. Aslında çoktandır çökmüş bir sistemin kalıntıları altında mı yaşıyoruz Toplantıda Prof. Dr. Hakan Kara'nın "Vakit daralıyor, acilen doğru ve kapsayıcı bir makro programa ihtiyaç var. Bu hemen yapılırsa Türkiye'nin kaostan çıkma şansı var. Ama mevcut politikalarla 12 ay, yani seçime kadar böyle devam ederse olabilecekleri hayal bile edemiyorum" uyarısı ürkütücü...Gerek konsey başkanı Tuncay Özilhan'ın gerekse yönetim kurulu başkanı Orhan Turan'ın dediklerinin kısaca özetlersek:- Artık ucuz TL ve ucuz işgücü ile ihracatta rekabet avantajı kazanma devri bitti. Bunun yerini yüksek nitelikli işgücüyle ve teknoloji ile yüksek katma değer yaratma aldı. - Özellikle sabit gelirliler enflasyon baskısını en derinden hissediyor. Kentli, eğitimli orta sınıfların gelirleri de erozyona uğruyor. Unutmayalım ki orta sınıfı güçlü olmayan bir ülkede demokrasi zayıflar. Eşitsiz gelir dağılımı demokratik sisteme yönelik inancı zedeler. - Yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü, uluslararası taahhütlere sadakat, düşünce ve ifade özgürlüğü toplumumuz ve ekonomimiz açısından birer lüks değil gerekliliktir.- AB ile ilişkilerimizin hayli sorunlu olduğu herkesin malumu. Bu ilişkileri sığınmacı mutabakatına indirgemekten tarafların vazgeçme zamanı gelmiş de geçmektedir- Pazarlıkçı dış politika karşısında değerler ve ilkeler üzerinden yürütülecek bir dış politikadan hangisinin yeni dönemin dünya düzeni açısından daha uygun olacağını değerlendirmeliyiz. - Kendi hesabına çalışanların ve ücretlilerin gelirlerindeki