Dünya beyin avcılığında... Ya Türkiye

Eyüp 18 yaşında, bu yıl Van Erciş'te liseyi bitirdi, üniversite sınavına girdi. Yazın babasına yardım etmek ve biraz çalışıp para kazanmak için İstanbul'a geldi. Konuşuyoruz. Öyle pek parlak bir puan almamış, ama 208 üniversite içinde hele ortada baraj filan kalmamışken illa bir yere girer. Ama "Mezun olduğumda iş bulamayacağım bir mesleği okumayacağım, hiç okumam daha iyi" diyor. Gözü, özel güvenlikte. İki yıllık bir meslek yüksekokulu için şansını deneyecek. "Olmadı çalışacağım" diyor. Kendi hemşerilerinden geniş bir çevresi var. "Bir şeyler yaparım" diyor. Bir ay kadar önce Bodrum'daydım. Tatil beldeleri yazın garson komi vs. gibi işlerde çalışıp harçlıklarını çıkarmaya uğraşan gençlerle dolu. Çoğu lise öğrencisi. Sohbette çoğunun (erkekler) polis, özel güvenlikçi gibi meslekleri tercih ettiğini duymuştum. Keza orduya kapağı atmak da gündemlerinde. Sözleşmeli er olup devam ettirdiler mi garantili maaş. Parası olan bastırıp paralı askerliğini yapıyor. Parası olmayana ise geçim kapısı. Ne yapsın Çaresiz. Görev yaptığı bölge ve kıdemine göre maaş da artıyor. Ucunda ölüm olsa da...13 milyon genç var bu ülkede (15-24 yaş arası). Tabii yabancılar göçmenler hariç. Toplam nüfusun yüzde 15.3'ü. Her dört gençten biri ne işte ne eğitimde. Üniversite tercih dönemi. 3.2 milyon genç sınava girdi. Diplomalı işsiz ordusuna eklenecek yeni neferler... İstihdam politikaları ile eğitim politikaları arasında eşgüdümlü bir köprü kurulmamasının bedelini en ağır biçimde onlar ödüyor. İlla üniversite şart değil, asıl önemli olan büyük bir hızla kendilerini geleceğe hazırlayacak yeni becerilerle donatılmaları. Bu sadece Türkiye'nin değil tüm dünya gençliğinin sorunu.Ama şu gözden kaçıyor: İşgücü piyasasının istediği beceriye sahip olan ile olmayan arasındaki uçurum arttıkça toplumsal kutuplaşma da artıyor. Müfit Akyos, Artvin Yusufeli'nin bir köyünden yazdı: "Geldiğimizden beri usta peşindeyiz. İki yıldır açılmayan 120 yıllık küçük bir konağı açmak için tesisatçı, elektrikçi, marangoz, televizyon tamircisi hepsine gerek oluyor. Usta lafın gelişi. Hepsi çekirdekten yetişme, kıra döke öğrenmişler. Sertifika filan hak getire.Taşrada mesleki beceriye sahip insanlara çok ihtiyaç var. Ancak bu mesleklerin 'değeri' yok. Meslekli olmayı değersizleştiren o kadar çok kötü örnek var ki. Kırsal alanlarda traktör, motosiklet vb. araçların tamir ve bakımı çok önemli. Bu işi yapanların çoğu usta-çırak ilişkisiyle yetişmiş kişiler. Boza yapa işlerini sürdürüyorlar. Genç insanların bu mesleklere ilgisi yok. Genç nüfus mutsuz ve gözü dışarıda.