Yıkılmayan Şeylerde Var

"Ve dünya bir gözyaşı vadisi, bir vehim, bir rüya..." Dünyayı ne kadar da güzel anlatmış Cemil Meriç. Adeta bir gözyaşı vadisi gibi şu günlerde güzel vatanım. Serazat kahkahalarımız yerini kedere ve gözyaşına bıraktı. Sadece toprağı değil, yüreklerimizi de binlerce parçaya böldü deprem. Can parelerimizi kaybettik, yuvalarımız yıkıldı. Lakin dünyanın en büyük felaketlerinden birini yaşamamıza rağmen yıkılmayan şeylerde oldu. İnancımız yıkılmadı mesela. Yıkılmış binaların başında bekleyenler inançla beklediler sevdiklerini. Arayanlar inançla aradılar bulmak istediklerini. Ve enkazın altından çıkanlar Allahuekber nidalarıyla tutundular yeniden hayata. Öyle ya; bir Allahuekber nidasıyla başlamıştı yaşamak. Akıldan, kalpten ve zihinlerden asla silinmeyen bir fısıldayışla söylenmişti kulaklarımıza; Allahuekber. Asırların en büyük felaketine rağmen yıkılmadı İNANCIMIZ. Canımızdan aziz bildiğimiz devletimiz yıkılmadı mesela. Tüm imkanlarını seferber etti, milleti için. Aynı anda 10 farklı şehirde yıkımlar oldu. Hiçbir ülkenin altından kalkamayacağı bir yüktü bu lakin aziz devletimiz yalnız ve çaresiz bırakmadı vatandaşını. En ücra köylerine kadar, helikopterle de olsa şefkat elini uzattı vatandaşına. Dünyanın en büyük felaketlerinden birine rağmen yıkılmadı DEVLETİMİZ. Çilekeş, vefalı ve hüzünlü milletimiz yıkılmadı mesela. Kimse birbirine "neci" olduğunu sormadan atıldı görev için. Cenge gider gibi yalın ayak, ölüm kaygısından oldukça uzak bir atılışla. Ekmek yapan analar, ineğini satan, umre parasını bağışlayan nur yüzlü nineler ve dedeler, kumbaralarını bozduran çocuklar. İnsanlık tarihine geçecek namzette bir millet dayanışması. Bu felaket anında bir kez daha anladık ki hala Çanakkale savaşındaki ruh, inanç ve gayrete sahibiz ve yıkılmadı MİLLETİMİZ. Kardeşliğimiz yıkılmadı mesela. Türkiye'nin dahi dünyanın dört bir yanından akın akın yiğitler sefer eylediler deprem şehirlerine. Hiç bilmedikleri, tanımadıkları canları kurtarmak, yaralarını sarmak, gözyaşlarını silmek için. Aynı ocakta büyümüş, aynı sofradan doymuş aynı anne babanın öz evladı gibi. Sadece aziz vatanımın güzel şehirlerinden değil, Azerbaycan'dan, Özbekistan'dan, Saraybosna'dan, Katar'dan, Pakistan'dan yetişti kardeşlerimiz. Şehirlerimiz yıkıldı lakin yıkılmadı KARDEŞLİĞİMİZ. Bizi yaşatan ve diri tutan umudumuz yıkılmadı mesela. Çünkü biz biliyor ve inanıyoruz ki Müslüman için ölüm dahi bir son değildir. "Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır. Gün batsa ne olur; geceyi onaran bir mimar vardır." Acımız ve imtihanımız çok büyük fakat ümitsiz değiliz. Paramparça olmuş