Nomenklatura üzerine (2)

Komünist blok rejimleri neredeyse kendiliğinden yıkıldı. Dayanak sütunları kesilmiş bir bina gibi içine göçtü. İşsizlik, açlık ve sefalet söz konusu bile değildi. Neden yıkıldı Bir ortak mülkiyet rejimi bir sihirbazın parmak şaklatmasıyla şıp diye özel mülkiyete, kapitalizme kapılandı; savcı, mühendis, öğretmen kadınlar Nataşa'ya dönüştü; parti kodamanları oligark oluverdi Kansız Oysa kapitalizm daha rezil durumda şimdi, Marx her zamankinden daha haklı Ama şimdi 2001 yılında yazılmış bir yazımı okuyalım:BALALAYKA() Ali Özgentürk'ün "Balalayka" adlı filmini özel gösterimde izlerken, beynimde on yıl önce Le Nouvel Observateur (1-7 Şubat 1990) dergisinde okuduğum bir kolokyumun metni altyazı gibi geçip gidiyordu.Derginin Sorbonne Üniversitesi'nde düzenlediği "Komünizm Sonrasının Büyük Tartışması" başlıklı kolokyumda dönemin bilim adamları, düşünür ve yazarları tartışmışlardı.Örneğin Aleksander Smolar, eski komünist ülkelerde çalışma (iş) hakkının insan saygınlığının en önemli parçası olduğunu; bu ülkelerde siyasal hakların bulunmamasına karşın Doğu insanının, iş güvencesinin koruması altında olduğunu söylüyordu.Jacques Rupnik adlı bir başka konuşmacı da halkın çok büyük bir çoğunluğunun şikâyetçi olduğu yönetici sınıf Nomenklatura'nın, uluslararası ilişkiler konusunda deneyimli olması nedeniyle kapitalizme geçiş döneminde de yerini koruyacağını ileri sürüyordu. Böylece, mevcut düzende gayri meşru konumda olan Nomenklatura'yı kapitalizm meşrulaştıracaktı.Smolar ile Rupnik'in tahminleri gerçekleşti: Nomenklatura'nın insanları işadamına, bankacıya, genel müdür ve yöneticiye dönüştü.Zararına da olsa devlet güvencesi altında iş sahibi olan işçi, teknisyen ve "beyaz yakalı" uzmanlar işsiz kaldılar. İşlerini koruyabilenler ise karınlarını doyuramaz bir konuma geldiler.Eski dönemde tiyatroya, baleye, konserlere ve sinemalara gitmeyi alışkanlık haline getirmiş, kitap okumayı gündelik yaşamın doğal parçası sayan bu insanlar kısa zamanda uygar yaşamdan uzaklaşmak zorunda kaldılar.Eski dönemde Yevtuşenko, Voznessensky gibi şairlerin kitapları yüz binlerce basılır, stadyumlarda şiirlerini on binlerce kişiye okurlardı. Rejimle arası iyi olmayan yazarların kitapları daktiloyla, teksirle çoğaltılır, gizlice ateş pahasına satılırdı. Bu yeraltı yayıncılığına "samizdat" adı verilmişti. Örneğin çağımızın en büyük şairlerinden biri olan Çuvaş (Hun-Türk) asıllı Gennadi (Hunnadi) Aygi'nin yapıtları yayımlanamıyordu. Şimdi eski görkemin yerinde yeller esiyor.Sonrasını biliyoruz: Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra, sosyalist anlayışla planlanmış ve karşılıklı olarak birbirine bağımlı ekonomiler çöktü. Sosyalist düzenin insanı, mafyalar tarafından yönetilen yeni vahşi kapitalizmin koşullarına uyum sağlayamadı. Kapitalizmin mucizesine inanan saf insanlar kendilerini yoksulluğun dibinde buldular.