Nankörlük, ihanet,bilinç

1966 yılının haziran ayında Fransa'dan, lisesinde Fransızca öğretmenliği yaptığım Aydın'a döndüm. Süleyman Demirel'in Adalet Partisi hükümetinin, İngilizce öğretmeni Ülker'i Yalvaç Lisesi'ne sürdüğü müjdesiyle karşılandım. Ülker, okullar açılınca, üç yaşındaki oğlumuz Tan'ı annesine emanet ederek gitti. Ülker, Yalvaç'a gittikten sonra, öğretmenler sendikasına üye birkaç arkadaş beni görmeye geldi. Yapılacak seçimde başkanlığa aday olmamı önerdiler. Hükümete karşı duyduğım öfke yüzünden öneriyi kabul ettim. Aslında, yazı çalışmalarım dolayısıyla öğretmenler lokaline gittiğim yoktu. Uzun sözün kısası, benim liste ezici (!) oyla seçimi kazandı. Ben de doğal olarak TÖS Aydın şubesine başkan olmuş oldum. Bir gün sonra görev paylaşımı için toplandık. Ben nasıl olsa doğal başkandım ya, öteki görevler için görev paylaşımı yapılacaktı. Derken biri "Önce başkanlıktan başlayalım" demez mi... Listeyi kim yaparsa başkan olmaz mı Olsun, seçim demokrasi gereğidir! İşin içinde bir oyun olduğunu anladım ve hemen bastım istifayı. Meğer Aydın valisi listemdeki zevata beni başkan yapmamaları talimatı vermiş. Teşbihte hata olmaz derler, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu benim durumuna düşürmek isteyenler var. Altılı masayı kim kurdu Masadaki en büyük partinin genel başkanı kim Olsun! Cumhurbaşkanı adayını masada oturan başkanlar seçecek. Çok güzel! Ama kimileri de var ki zarafet, vefa, hakseverlik ve zekâ yoksunu!Kostaklanan sağcı ve milliyetçi siyasetçi tipine koşullanmış matbuat eşrafının "pısırık" sıfatıyla taltif ettiği Kemal Kılıçdaroğlu Ankara-İstanbul uzun yürüyüşüne başlayınca esnaf ve bezirgân tayfası şallak mallak oldu. Yavaş atın çiftesi pek olur demişler ama Kılıçdaroğlu'nun tezayak olduğunu anlamamışlardı. Kılıçdaroğlu övgüsü yapacak değilim, benim amacım başka.Bu ülkede siyasal parti denen örgütün evrensel tanımına uygun 99 yaşındaki CHP'den başka bir kuruluş yoktur. CHP, lider partisi değildir. CHP bir fraksiyon partisi değildir, otel lobilerinde kurulmamıştır, bir Kurtuluş Savaşı'na öncülük ederken kendi kendini kurmuştur; mayasında kan, ter ve yurtseverlik vardır. Böyle bir parti kimsenin mayın katırı olamaz, böyle biline.Hiçbir kavram yerinde durmaz, çağının çağdaşı olmak zorundadır. İmparatorluklar çökerken ulus devletleri kuran milliyetçilik de dönüşüme uğramıştır. Çağdaş ulus devleti kuran milliyetçilik de son yüzyıl içinde zorunlu olarak değişmiştir; yurtiçinde din ve soy milliyetçiliği hastalıklıdır, iç barışı dinamitler; Türkiye Cumhuriyeti