Altı lideri bir araya getiren şartlar!..

Bugün Türkiye'de her geçen gün daha da kötüleşen ekonomik, siyasi ve sosyal şartlar vatandaşı canından bezdirmiştir. İşsizlik kanser tümörü gibi her yanı sarmış durumdadır. Milli gelir beş yıl öncesine göre düşmüş, kitlesel yoksulluktan söz edilir olmuştur. İşlemeyen daha doğrusu kötü ve taraflı işleyen yargı, kutuplaştırılmış halk, çöken ekonomik ve siyasi sistem vatandaşı bir yandan umutsuzluğa diğer yandan yeni arayışlar içine sokmuştur. Yirmi yıldır iktidarda olanlar yaşananlardan kendilerinin değil dış güçlerin ve muhalefetin sorumlu olduğunu söylüyor. Daha tehlikeli olan tarafı ise karşılaşılan sorunları muhalefete ve dış güçlere ihale ederek ülkenin devasa sorunlarının çözüleceğini sanıyorlar. İktidarlarının mutlak, icraatlarının hak olduğuna kendilerini inandırmış durumdalar. Bu nedenle de verdikleri kararlardan kuşku duymuyorlar. Kerameti kendinden menkul bir iktidarla Türkiye karşı karşıyadır. Bu tek kişilik iktidar sahipleri sorunun kişilerden kaynaklandığını düşünüyor. Bu nedenle de Adalet Bakanının değişmesiyle yargının, Milli Eğitim Bakanın değişmesiyle eğitimin, Merkez Bankası başkanının değişmesiyle dövizlerdeki dalgalanmanın, Ekonomi Bakanının değişmesiyle ekonominin, TÜİK Başkanının değişmesiyle de enflasyonun düzeleceğini sanıyorlar. Hâlbuki Türkiye'nin sorunu kişisel değil sistemle ve yönetim biçimiyle ilgilidir. Söylemi ile eylemi, teorisi ile pratiği, görüntüsüyle gerçeği birbirine zıt uygulamaların ortaya çıkmasının nedeni de budur. Örneğin teoride tarafsız, adil ve bağımsız olduğu dillendirilen yargı pratikte Cami avlusunda "dil kopartan", racon kesen bir devlet pratiği olarak görülüyor. Yine teoride 'kibir, büyüklenme, böbürlenme, vatandaşla araya aşılmaz duvar' koymanın doğru olmadığını' söyleyen siyaset uygulamada "Bay Kemal", "kanalizasyon çukurunda debelenen" ifadesiyle somutlaşıyor. Bir yanda kendisinden başka herkesi tehlikeli, zararlı ve yanlış gören bir zihniyet diğer yanda demokrasiden, haktan hukuktan, eşitlikten de söz eden bir anlayış söz konusudur. Bir yanda Dünyanın beşten büyük olduğunu söyleniyor diğer yanda Türkiye'nin bir kişiden büyük olduğu söylenemiyor. Seksen dört milyon insan, devasa bir ülke ve büyük bir kültürün kaderi bir ölümlü insanın iki dudağı arasına konulamaz. Çünkü bu ülkede yaşayan herkes demokrasiyi, insani muamele görmeyi ve özgürce çalışmayı hak ediyor. "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi" adıyla tek kişinin mutlak yönetimi için üretilmiş olan bu sistemi Türkiye için en büyük ve acil sorun halini almıştır. Dengesiz, denetimsiz, frensiz olan bu sistemi Türkiye daha