12 Eylül denilince aklıma gelen...

Allah rahmet eylesin, Erzurumlu Mehmed Kırkıncı Hocanın nur cemaati içerisinde mümeyyiz bir yeri vardı. Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerini, sağlığında ziyâret etmişti.Ben kendisini Ankara'ya geldiğinde tanımıştım. Bir kaç defa görüşmüştük. 70'li senelerin ilk yarısında, siyâsî çalkantılar bayağı hareketliydi. Dini siyâsete âlet edenlerin ortaya çıktığı ilk senelerdeydi... O günlerde, Kırkıncı Hoca, kendine has; uslûb, ikna metodu ve misâllerle, çok kimseyi istikamete sevk ediyordu. Hattâ o zamanlarda, Yeni Asya yayınlarından "Siyasette Ölçü" diye de bir kitabı çıkmıştı. Fakat Kırkıncı Hoca, 12 Eylül 1980 ihtilâlinden sonra, farklı bir tavır içine girmişti. İhtilâlden bir kaç ay sonra, Pasinler'de yedek subay olan ağabeyimin yanına gitmiştik. Oradan da, Erzurum'a geldik. Doğru, Süleymaniye dershanesine gittik. Annemler dışarıda beklerken, ben dershaneye gittim. Girişte, kardeşler bekliyordu. Selâm verip, Kırkıncı Hocayı ziyaret etmek için geldiğimi söyledim. Bana; "Kardeş, hocam, ağır bir grib geçirdiğinden ziyâretçi kabul etmiyor" dediler. Kendimi tanıtıp dedim ki; "Geldiğimi bir haber verin, belki kabul eder." Biraz sonra, "Gelsin, hemen getirin!" haberi geldi. Yukarı çıktım, yanında kimse yoktu. Beni görünce tebessüm etti. "Osman kardeş, hoş geldin! Yalnız mısın" dedi. "Yok hocam, dışarıda, annem ve kız kardeşim var" dedim. "Onları bizim eve gönderelim" dedi. Talebeleri çağırıp, gönderdi. Oturduk, sohbet esnasında mevzu 12 Eylül ihtilâline geldi. Hocam konuşmaya başlayınca, biraz