Zikir, Allahü teâlâyı hatırlamaktır

Sual: Zamanımızda zikir yapıyoruz diyerek, tarikat ismi altında, halay çeker gibi hareket yapanlar, el çırpanlar hatta oynayanlar oluyor. Bunların din ile, İslamiyetle bir alakası var mıdır

Cevap: Zikretmek, Allahü teâlâyı hatırlamak demektir. Bu da, kalb ile olur. Zira zikredince, kalb temizlenir. Yani kalbden dünya sevgisi çıkar ve o kalbe Allah sevgisi yerleşir. Birçok kimselerin, bir araya toplanarak oynaması, dönmesi, zikir değildir. Son yüzyılda, tarikat diyerek, birçok şey uyduruldu. Din büyüklerinin, Eshâb-ı kiramın yolu unutuldu. Cahiller, hatta fasıklar şeyh olarak zikir ve ibadet ismi altında, günah işledi. Hele son zamanlarda, haram girmeyen, Rafizîlik, mezhepsizlik karışmayan bir tekke, dergâh kalmamıştı... Bugün ne İstanbul'da, ne Anadolu'da ve ne de Mısır, Irak, İran, Suriye ve Hicaz'da, yani hiçbir İslam memleketinde, tasavvuf âlimi yok gibidir. Fakat sahte mürşitler, Müslümanları sömüren tarikatçılar çoktur. Din büyüklerinin, eskiden kalma, halis, doğru yazılmış kitaplarını okuyup, ibadetleri bunlara göre doğrultmalıdır. Tarikatçılık, şeyhlik, müridlik gibi isimlerin perdesi altında iş gören zındıklara, mal ve din hırsızlarına aldanmamalı, bunlardan kaçınmalıdır.

Sual: Bazen, vakit darlığından dolayı namazdan sonra Âyet-el-kürsi ve tesbihleri okumayanlar oluyor. Böyle yapmak doğru olur mu

Cevap: Her beş vakit namazdan sonra, Âyet-el-kürsî okumaya ve teşbihleri çekmeye çalışmalı, bunları terk etmemelidir. Zira Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki:

(Farz namazlarından sonra Âyet-el-kürsî okuyan kimse ile Cennet arasında, ölümden başka mâni yoktur.)