Erdoğan'ın bir haftalık diplomatik karnesi

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 77. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu görüşmeleri çerçevesinde New York'ta gerçekleştirdiği temaslar kendisi açısından başarılı idi. Erdoğan'ın genel özelliklerinden biri eğer işler kendisi için iyi gidiyorsa, bu, yürüyüşüne de bakışına da yansıyor.ABD'deki temaslar sonrasında da bunu görmek mümkündü. Cumhurbaşkanı'nın diplomatik trafiği özelinde bir değerlendirme yapmak için aslında 3-5 gün geriye Semerkant'taki Şangay İşbirliği Örgütü toplantısına gitmek gerek.Erdoğan neredeyse bir haftadan kısa süre içerisinde iki zirve vesilesi ile onlarca görüşme yaptı. Çin, Rusya, Hindistan, İran gibi doğu kanadının önemli ülkelerinin liderleri ile görüşüp Atlantik'i geçen Cumhurbaşkanı'nın oradaki temasları da daha az yoğun değildi.Semerkant'ta verilen fotoğraflardaki iki kritik aktör Çin ve Rusya Devlet Başkanları New York'a pek gitmiyorlar. Ama zaten gitmelerine gerek de yok. Her ikisi de bireysel olarak bulunmak ihtiyacı duymadıkları BM'nin karar mekanizmasında veto hakkına sahipler. Yani gitmeseler de istemedikleri bir kararın çıkması ihtimali yok.Dolayısıyla Pekin ve Moskova'yı arkanıza alıp Batı'ya yüklenirken diğerleri ile aradaki temel farkı gözden kaçırmamakta fayda var. Günün sonunda Batı'nın temel aktörleri nihai kararı, en azından BM'de, bu ikisi ile konuşup almak zorunda.New York'ta Almanya, Japonya, İngiltere'den Lübnan ve Ürdün'e kadar Türkevi'ne gelen liderler yıllık BM toplantısının ne kadar önemli bir imkân olduğunu ortaya koyuyor. Hiç şüphesiz en kritik görüşmelerden biri de İsrail Başbakanı Yair Lapid ile gerçekleşendi. İki lider için aslında çok da kolay olmayan bu randevunun içeriğinden bağımsız olarak bile önemli idi.Temaslara yakın kişilerin yorumuna göre bu trafiğin bir sebebi Rusya'nın Ukrayna'yı işgali. Araya bir de önceki toplantıların pandemiden daha tam çıkılmadan gerçekleştiğini hatırlarsak herkes bu fırsatı kullanmak istedi. Görüşmelerin Türkiye'nin arabuluculuğunda tahıl koridorunun çalışır halde olduğu ve Rusya ile Ukrayna arasında esir değişimin yapıldığı sırada gerçekleşmesi de Erdoğan'ı daha önemli bir aktör haline getirdi.Erdoğan yıllardır uluslararası toplantılarda yer aldığı ve katılan hemen hemen tüm liderlerden daha eski olduğu için bu platformları değerlendirmek konusunda da mahir.Ama İtalya kadar olmasa da sık lider değiştirmek Batı ülkelerinde bir zaaf olarak değil demokrasinin, halk iradesinin, esnekliğin ve toplumun talebi yönündeki değişimin bir göstergesi olarak değerlendiriliyor. Yani algı bizimkinden biraz farklı.Erdoğan'ın BM'deki konuşması da bir yönüyle Türkiye'yi temsilen o kürsüyü kullanan her aktörün yaptığı gibi içerikli ve çok sayıda kritik konuya değinen bir formata sahipti. Ama Erdoğan'ın bürokratik akıl ve siyasal alışkanlığın getirdiği donukluğu çok daha aşabilen konuşmaları olmuştu Birleşmiş Milletler'de.New York'un eksiği ise Türk tarafının istemesine rağmen gerçekleştiremediği Biden görüşmesi