Bölünmüşlüğün tahkimi

Yaşanan demokrasi açığına, hukuk devletinin artık ders kitaplarında kalmasına, ekonomik adaletsizliğin verili bir standart haline gelmesine ve derinleşmesine rağmen seçmenler iktidardan yana oy kullandı.'Rağmen'den önceki tespitlerden hareketle seçmeni suçlamanın bir anlamı yok. Seçmenin bu sorunları görmediğini, görmediği için de mevcut yönetimin devam etmesini istediğini düşünmek de doğru değil. Bu "rağmen"leri göre göre neden muhalefeti tercih etmedi, oy oranı değilse de oy veren seçmen sayısı olarak neden daha fazla insan Erdoğan'a yöneldi bunu değerlendirmek gerek.Kaldı ki bu sonucun pek de sürpriz olmadığını, son birkaç hafta özellikle muhalif kesimde yaşanan 'bu iş bitti' havasını saymazsak seçimin birinci turda nihayetlenmesinin zaten çok zor olduğunu söyleyen birçok kişi oldu.Son bir yıldır muhalefetin takip ettiği stratejinin risklerine işaret edenler 'ajan' ya da 'moral bozucu', iktidarı eleştirdiklerinde de o kesimde 'hain' olarak etiketlenmekten kurtulamadılar.Kutuplaşmanın zirveye çıktığı ortamlarda ilk kurban 'sağduyu' ve 'soğukkanlılık' oluyor.Ülkenin bu kadar gerilmesinin ve tansiyonun bu kadar yükselmesinin altı boş değil elbette. İktidarın kendisi dışındakilerin alanını daraltması, beş yılda bir yapılan seçimler haricinde yönetime nüfuz etmenin imkansızlaşması, basın dahil alternatif seslerin sürekli ya bastırılması ya mahkûm edilmesi ülkeyi buraya getirdi.Ama defalarca dile getirilen 'korkular' ve 'endişeler' tam olarak görüldü mü Yoksa korkmak, endişe etmek, değişim istemek sadece muhalefetin meşru hak ve zemini olarak mı değerlendirildiErdoğan bu korkuları hem okudu hem de hiçbir siyasetçinin cesaret edemeyeceği kadar körükledi, daha görünür kıldı, yeteri kadar tedirgin olmayanların daha da tedirgin olmasını sağladı.Sonuçta seçim ahlaki olarak iyinin, mutlak olarak doğrunun belirlendiği bir sistem değil. Toplumun çoğunluğunu, yönetme meşruiyetine sahip olduğuna ikna etme süreci.Seçimi kazanmak da iyi, doğru, ahlaklı ve hatta başarılı olduğunuz anlamına gelmiyor. İktidar sözcülerinin seçimi bu çerçevede okuması doğru değil. Ama an itibariyle muhalefet değil iktidar, en azından şimdilik mecliste, ülkeyi beş yıl daha yönetme meşruiyetini kazandı.Yürütme erkinde ne olacağını da on gün sonra göreceğiz. İktidarın yeniden toplumun onayını almak için ne yaptığını okumaya çalışmak kadar muhalefetin neden bu onaya uygun görülmediğini sorgulamak gerek.Muhalefette şimdiden sandık tartışmaları üzerinde durulması, iktidarın kendi başarısızlıklarını dış güçlere bağlaması kadar anlamsız.Seçmendeki korkuların ve endişelerin neden olduğu kutuplaşmayı okumadan yeni siyaset üretilmesi mümkün değil. Bu o korkulara teslim olunması ve önemli bir kısmı da Erdoğan tarafından üretilen, beslenen korkuların temelinin tümüyle sahici olduğunun kabulünü gerektirmiyor.Ancak sandıkları incelediğinizde korkuların toplumu ne kadar böldüğünü görmek mümkün. İki lider arasında oy farkı