Kurgusal düşünce: Şiirin düşüncesi

VI.Şiir yoluyla (aracılığıyla) ulaşılan yeni yerlerin yeni düşüncelerinin bilim yoluyla (aracılığıyla) ulaşılan düşüncelerden daha az gerçek ve daha değersiz olduğu söylenebilir mi Ki bilim (her ne kadar sezgilerden yardım alsa da) akla dayalı kanıtlama yoluyla yeni bilgilere ulaştığı için sanki sezgilerle ve duyumsamayla iş gören şiirin düşüncesinden daha güvenilirmiş gibi görünüyor. Halbuki akıl, doğası gereği, sınırlayıp indirgeyendir. Sezgi ve ilham ise yayılan ve deşendir. Neyi deşer Varoluşun önünde geçirmez duvarlar oluşturan kabullerivle o kabullere dayalı gerçekliği ve gerçeklik algısını delip deşip öte tarafa, aklın kavrayamayacağı ama aslında var olan gerçeklerin bölgesine geçer. O algılardan oluşan ön kabullerle kendimizi teslim ettiğimiz sözde-gerçekliğin akılla (ya da bilimle) mümkün değil ulaşılamayacak ötesine geçer. Kim, örneğin, 1789 Fransız Devrimi üzerine Georg Büchner'in yazdığı "Danton'un Ölümü" adlı tiyatro oyununun, aslında kendisi de bir hikâye olan ve fakat bilimsel olduğu öne sürülen devrim üzerine yazılmış bir tarih kitabından daha kurgusal (ya da gerçeklikten kopuk) olduğunu iddia edebilir Ki çağı için bu beklenmedik ve öngörülememiş yazar, yani Büchner bu oyununda olayları ver kişileri çok daha canlı kanlı bir dirimsellikle var etmektedir. Bir zamanlar yaşanmış bir olaya, kendisi de olası yorumlardan bir yorum olan tarih ilminden çok daha vücut bulmuş, gerçek ve perdeyi çekip koparan bir ışık tutar. Evet, olay (ya da var olanlar) önemlidir; ama onlara hiçbir zaman direkt olarak nüfuz edemeyiz, hepsini de ancak kendi bulunduğumuz yerden akıl, sezgi, ilham ve gözlerimizle bakarız. Varlıkla asla nesnel bir karşılaşmamız mümkün olamaz. Perspektif değiştikçe gerçeklik de değişir. Bilimsel doğrular da ancak aksi kanıtlanana dek doğrudurlar. Yani mutlak değildirler.VII.Şimdi burada ne demeye çalışıyoruz Kurgusal düşüncenin de en az bilimsel düşünce kadar geçerli ve gerçekliği aydınlatabileceğini mi söylemeye çalışıyoruz Kesinlikle evet! İnsanın varlığından, bedeninden, duyularından, duygularından azade mutlak anlamıyla nesnel bir düşünce mümkün olamaz. Şiarımız budur! Örneğin, çağımızda başımızın belası olan, "akılsız bilim" olarak da nitelenebilecek teknoloji ve onun düşüncesi kesinlikle gerçeklikten ve insan ihtiyacı olmaktan uzak sanal bir gerçeklik ve ihtiyaçlar yaratır. Teknoloji artık insanın eksik yönlerini tamamlayan bir şey olmaktan uzaklaşmış, hatta geliştikçe insan için yeni eksiklikler yaratmaya başlamıştır. Öyle ki kendi yarattığı bu eksiklikleri yine kendisi yeni icatlarla dolduruyor. Zaten aslında gerçekte var olmayan eksiklikleri yaratıp sonra yine kendisi tamamladığını iddia ediyor. Bu yönüyle, zaten bilim olmadığı kabul edilmiş olan teknoloji yeni ve fakat insan doğasına aykırı bir gerçeklik düzeni yaratıyor. Bu anlamda teknoloji tamamen kurgusaldır. Spekülatifitir ve hatta gerçek dışıdır. Bu dünyada her şey bir spekülasyondur, bilim bile.Bilgi (knowledge) ile malumat (information) arasında gittikçe unutulmaya yüz tutan (unutulması da kapitalizme yarayan) bir fark vardır. Malumat bilgi değildir. Duyulan, öğrenilen şeylerdir, doğru olduğu iddia edilen bilgi kırıntılarıdır. Bir şeyin bir insan için bilgi niteliğine ulaşması ancak o insanın onu deneyimlemesiyle mümkündür. Bir örnek vermek gerekirse: Amerika kıtasının varlığı oraya hiç gitmemiş birisi için bir malumattır. O insan için bilgi olma niteliğine ancak o insan oraya gittiğinde yani deneyimlediğinde ulaşır. Amerika kıtasının varlığını fotoğraflar, yazılan kitaplar, oraya gidenlerin tanıklıkları oraya gitmemiş biri için bir malumattan öte bir şey değildir. Oranın varlığını oraya gitmemiş insan için gerçek kılmaz. Bir başka örnek daha: Amerika kıtası 1492'de keşfedilinceye kadar Avrupalılar için yoktu. Amerikan yerlileri için de Avrupalılar yoktu. Amerika