Dervişin hırkası

Ahmet Güntan'ın şiiri genel hatlarıyla 'Parçalı Ham.' öncesi ve sonrası olarak ikiye ayrılabilir, ki ben gene de şairin daha çok lirik ve genel kabul görmüş şiir anlayışına yakın ve okur (ve şairler katında) oldukça beğeni toplamış ve sevilmiş şiirlerden oluşan ilk döneminin kendi içinde şairin daha 'deneysel' ve kabul görmüş olandan uzak şiirlerinin nüvesini içinde taşıdığını, ikinci döneminin ilk dönem şiirlerinin anlaşılır bir uzantısı hatta ürünü olduğunu düşünüyorum. İlk dönem şiirleri okur katında ve şiir çevrelerinde böylesine kabul görmüş, böylesine beğeniliyorken şair neden acaba 'birdenbire' bambaşka bir düzleme geçti Çünkü yazmakta olduğu şiirin imkânlarının hızla değişmekte olan dünyada kendisini tam olarak ifade etmesine yetmediğini hissetmişti. ('Fark etmişti' sözünü şairin derin duyuşunu ifade etmeye yetmeyeceği için kullanmadım.) Ruhu, bedeni ve tüm varlığıyla şair eski şiir biçiminin kendisini boğduğunu, boğulmaktan ancak daha ferah ve imkânları geniş bir şiir biçimiyle kurtulabileceğini sezmişti. Böyle bakıldığında şair 'hayatta kalmak' yani kendisine yeni yaşama alanı bulmakyaratmak için buna mecburdu.Halbuki 'eski' şiirini sürdürseydi okurun (ve şiir çevrelerinin) kendisinden beklediği şiiri yazmaya devam edecek, belki okurunu tatmin edecek ama kendisi belki de ölecekti. Hem şiirsel hem de varlıksal anlamda kullanıyorum ölecekti sözünü.Ahmet Güntan 1955 İzmir doğumlu. Demek ki 67 yaşında. (Yahu bu tüm zamanların en genç şairi ne zaman 67 oldu ve ya ben ne ara 57 oldum!) İlk şiirleri 1977 yılında Birikim dergisinde yer aldı ve hemen ilgi çekti. 1984 yılında yayımlanan ilk şiir kitabı 'İlk Kan'. içindeki şiirlerle şiir okurunun büyük beğenisi kazandı ve epey gürültü kopardı. Özellikle gençler, o dönemin gençleri birçok şiirinde kendi hayallerini, arzularını, istedikleri yaşama biçimini ve duygularının karşılığını buldu. Özellikle 'Beyaz Peugeot.' (Başlangıç dizeleri: Güneşin altında radyo dinleyen çocuk Sen bu dünyaya mı aitsin Hayatın nasıl olduğu değil kimlerle olduğu önemli dersin Göğe ara sıra başını kaldır bak öyleyse Kendine ait bir yıldız bulabilir misin İçinde hiçbir şey olmayan bir dünya özlüyorsun Hadi birkaç şeyi daha atsak boşluğa sevinir misin) ve 'Ormanların Gümbürtüsü.' (Başlangıç dizeleri: Artık hiçbir şeye karşı değilmiş gibi kayıtsızım Yolculuğun sonunda ormanda duyduğum sesi öldürdüm Amacım yoktu sesi öldürürken, ses öldüğü için de hâlâ amaçsız sayılırım Ormana karşı değilmiş gibi kayıtsızdım Ormandan çıkınca şehrin ışıkları ve ışıkların suda işaret ettiği anlamların adı olan dünya ile karşılaştım Dünyaya karşı da kayıtsızdım) şiirleri gençler arasında yaygınlaştı. (Bunların arasında tabii ki ben de vardım.) Şiirlerin temiz dili, dilin işlek kullanımı, açıklığı, dünyayla yoğun ama organik yani canlı ilişkisi onların gücünü oluşturuyordu. Ama ayrıca bu şiirler derin bir biçimde melankolikti. Öyle bir şey vardı ki sanki dünya ile insan arasında kapanmayacak bir mesafe ve doldurulması imkânsız bir boşluk vardı. Bu ise o dönemin karanlık ve kasvetli ve hatta geleceksizlikle dolu ruh halini ifade edebiliyordu. (Ancak bunlar ve benzeri şiirlerin kazandığı başarı şairi daha sonraları çok zorlamış olmalı. Çünkü artık okurlar bundan böyle bu tür şiirleri isteyecek ve bu şiirler şairin kapanı haline gelecekti. Ne kadar fazla söz konusu edilmiş olmasa da bu şiirlerin manevi gücü ve havasının yoğunluğu her zaman yoğun olarak hissedilebiliyordu.) Şair bu kitabın açtığı yolu altıncı kitabı 'Mahkeme Kitap.'a (2005) kadar izledi. Ufak tefek sapma ve yarma girişimleriyle birlikte. Şairin kendi şiir serüveninde bir dönüm noktasına işaret eden bu kitap eski lirik ve geleneksel biçimlerle uyumlu şiirlerinden bir kopuşu ve şairin daha sonra 'Parçalı Ham.' manifestosuyla (2005, Kitap-lık dergisi) birlikte başlayan yeni dönemini haber veriyordu. Zaten hep okurlarına seslenen bir tonda şiirler yazmış olan Güntan bu kitabıyla birlikte başlayan ve son kitabı Hitaplar.'da da devam eden 'seslenen' bir şiir yazmayı yoğunlaştırdı. Bu sesleniş aslında okurla karşılıklı konuşma arzusundan öte bir anlama gelmiyordu. Her zaman şiir çevrelerinden ve medyadan uzak mahrem bir hayatı tercih etmiş olan şair belki de bu bir başınalığın yaşattığı duyguyla okurlarına 'sesleniyordu'. Hayatın anlamı belki de karşılıklı sohbet etmektir.2005'te yayımlandığında tartışmalara neden olan ve küçük bir skandal yaratan 'Parçalı Ham.' manifestosunun verimlerini dergilerde yayımlamaya başlayan şair aynı adlı kitabını 2011'de yayımladı. Şair için artık bir hapishane hücresine dönüşmüş bulunan eski lirik şiirlerinden kopuşu simgeleyen bu kitap 'hazır' Ahmet Güntan okurları ile şiir çevrelerinde bir infial yarattı. Şairin kendisine ve eski şiirlerine ihanet olarak değerlendirildi. Kimi çevrelerse şairin neden böyle bir yola girdiğini anlama çabasına bile zahmet etmeden Ahmet Güntan'ı bir kez daha dışladı ve bir kere daha görmezden geldi. (Güntan, daha 1994'te "Türk edebiyatı beni neden kabul etmiyor" başlıklı bir yazı yazarak bu duruma işaret etmişti. Bu aslında bütün iyi şairlerin maruz kaldığı bir durumdur: Anlaşılmamak ve sessizlik suikastına uğramak. Dahası dışlanıp yalnız bırakılmak.) Daha ilk kitabının kapanış