Ayrıksı, eksantrik ve kavgacı

Çok yönlü sanatçı (şair, romancı, denemeci, eleştirmen ve düşünce adamı) Attilâ İlhan edebiyat ve düşünce dünyamızın 'nevi şahsına münhasır' en renkli ve hatta eksantrik kişiliklerinden biriydi. Ürün verdiği alanların tamamında çok etkili olmuştu. Aralarında 'Pia', 'Emperyal Oteli', 'Sisler Bulvarı', 'Yağmur Kaçağı', 'Suna Su', 'Üçüncü Şahsın Şiiri', 'Maria Missakian', 'Bela Çiçeği', 'Ben Sana Mecburum' gibilerinin bulunduğu onlarca şiiri 50-60'lı yıllardan başlayarak günümüze değin çok geniş bir okur kitlesinin dilinden düşmedi, aşk mektuplarını süsledi. Kavgacı, hırçın, doğru bildiğinden şaşmaz, fikri takipçi ve dobraydı. Bu özelliklerinde dolayı yaşadığı yıllarda edebiyat çevrelerinin en sevilen isimlerinden biri olmasının yanı sıra en çok ürkülen, çekinilen kişilerinden de biriydi. A. İlhan'la herhangi bir konuda polemiğe girmek gerçekten de cesaret isterdi.Evet, geniş kitleleri etkileyen düşüncelerin sahibiydi ama ben kendisini en çok şair olarak düşünürüm. Gerçekten de büyük kitlelere şiirleriyle mal olmuştu. Kendine özgü sentezlere ulaştığı düşünceleri ise daha ayrıksı olarak görülmüştür. Gençliğinin büyük bir kısmını Fransa'da Paris'te geçirmesine karşın Batı'ya ve Batı düşüncesine karşı her zaman kuşkucu ve mesafeliydi. Kendine özgü bir Batı-Doğu sentezi yaratmış, kendine özgü bir 'milli edebiyat' düşüncesi oluşturmuştu. 'Sosyalist gerçekçi' şiirin mücadelesini verirken ülkemiz şiirini geri dönülmez bir biçimde etkileyen II. Yeni'ye en başından muhalif oldu, II: Yeni şairlerini anlamsızın peşinde koşmakla, özü unutup aşırı biçimci olmakla suçladı. Ona göre "Birinci Yeni (yani Garip) İnönü Diktası'nın şiiridir. İkinci Yeni ise Menderes Diktası'nın! Birinci Yeni (Garip) 'sıcak savaş' yıllarının şiiriydi, İkinci Yeni 'Soğuk Savaş' yılarının!" Her iki şiirin de devlet tarafından açıkça desteklendiğini, 'Mavi' dergisi çevresinde örgütlemeye çalıştığı görüşlerin, sosyal gerçekçilik hareketinin ise her zaman engellendiğini ileri sürüyordu. 'İkinci Yeni Savaşı' adlı kitabına yazdığı önsözde şöyle demiştir:"Mavi'nin, sosyal gerçekçilik hareketinin uğradığı inanılmaz suçlamalar, bunların kanıtları sayılmaz mı Demek ki hesaplaşma hareketi İnönü Cumhuriyeti'nin estetik temsilcilerini sarsmış, fakat 'soğuk savaş'ın 'katmerli' baskısı 'sosyal gerçekçiliğin' gelişmesini engellemiştir. Orada bir boşluk doğmuyor mu İkinci Yeni Sirki işte bu boşluğu dolduruyor. Üstelik, 'soğuk' savaşın şart koştuğu bütün olumsuz nitelikleri taşıyarak. İçlem (muhteva) en ürkütücü şey mi sayılmaktadır, İkinci Yeni anlamı gerekli görmez, 'rastlantısallıkla' yetinir; dahası, sanatı toplumsal işlevinden çekip alır, getirip 'kelimeye' dayandırır. Soyut biçimcilin anasıdır ya, imgeyi yüklenmek zorunda olduğu toplumsalbireysel içlemden soyutlar, 'boşa' çalıştırırlar. Bütün bunlar yetmezmiş gibi, bir de toplumsal gerçekçiliğe karşı, açık tavır takındılar mı, 'soğuk' savaş onları desteklemeyecek de, kimleri destekleyecek." Alıntıladığımız bu satırlarda da görülebileceği gibi Attilâ İlhan o ateş gibi üslubuyla, kimi zaman aşırıya gidip, gereğinden fazla genellendirip, topyekûn itham eder İkinci yeni şairlerini. Halbuki eleştirdiği yönler İkinci Yeni'nin esas isimlerinin değil, daha çok taklitçilerinin özellikleridir daha çok. O dönem de her dönemde her harekette görüldüğü gibi İkinci Yeni'den daha çok İkinci Yenici kesilen isimler olmuştur. Şimdi isimlerini bile hatırlamadığımız o şairler anlamsızlığı en uçlara götürmüşler, biçimi aşırıya vardırmışlar, İkinci Yeni'nin her zaman içinde taşıdığı 'anlam'ı ve deneyimi ve toplumsal temsili yok saymışlardır. İkinci Yeni'nin esas şairleri hiçbir zaman İlhan'ın hararetle ileri sürdüğü özelliklere sahip değildiler, onlar "en yoksul şair kuşağıydılar". Attilâ İlhan'ın böylesi düşünceleri gözünü budaktan sakınmadan ileri sürmesi onun şematizminden de kaynaklanır biraz. Attila İlhan İkinci Yeni'yi böylesine sert ve serinkanlılıktan