KENDİ ŞEHRİNDE TURİST OLMAK

"İstanbul'un tadını İstanbul'da yaşamayan çıkarıyor" diye boşuna demiyorlar. Dünyanın en güzel şehrinde yaşarken, sahip olduğumuz güzelliklere o kadar körleşiyoruz ki; hayatımızı alışveriş merkezleri ve popüler mekanlara sıkıştırıyoruz. Arada bir kendi şehrinde turist olmak o kadar iyi geliyor ki insana! İşte öyle bir gün yaşadım Tarihi Yarımada civarında300 yıllık tarihTarihi Yarımada'daki mekanlar da bir dönüşüm içerisinde. Özünden, tarihinden kopmadan hatta bundan ilham alan konseptlerin sayısı gitgide artıyor. Bunlar arasında en başarılı bulduğum Lokanta 1741. En son pandemide o büyüleyici avlu terasında harika bir yemek yemiştim. Tarihi Cağaloğlu Hamamı'nın bol ünlülü hatıra fotoğraflarıyla içeriye doğru yürümeniz, 300 yıllık dokuyu hissetmeniz bile bambaşka bir deneyim. Lezzeti gerçekten deneyim haline getirme iddialarının içi oldukça dolu. İstanbul'un geleneksel yemeklerini güncel yorum ve pişirme teknikleriyle iyi bir menü çalışmışlar. Hatta tercih edenlere yedi tabaktan oluşan 'Şef Menüsü' de düzenlemişler. Topik, papaz yahnisi, küşleme tartar ve tiritli pide gibi muazzam lezzetler denenesi.Ala-turka kardeşMekanın yanında kendisine 'Ala-turka' bir kardeş gelmiş. Oryantal 1741! Son dönem gördüğüm en şık kebapçı diyebilirim. İçeride Avrupalı turistler, kebabı ve modernize edilmiş mezeleri deneyim-liyorlar. Girişteki el yapımı ocakbaşı önü için önceden yer ayırtmazsanız, bulmanız zor. Üst katta yüksek tavanlı tarihi salon da konforlu bir yemek deneyimi için yeterli. Mekana araçla gitmek istiyorsanız valesi olduğunu söyleyebilirim.İyi ki varsın PandeliTarihi Yarımada'ya gelmişken, saatler de öğlense tabii ki Pandeli'ye uğranır! Mısır Çarşısı'nın girişindeki mekan hiçbir zaman çizgisini bozmuyor. O çinili merdivenlerden yukarı çıkarken de cam kenarında otururken de hiçbir şeyin değişmediğini fark ediyorsunuz. 100 yıllık tarihi kadar