Artık kedilerin de bir müzesi var

Yazar ve müzeci Sunay Akın'ın son eseri, Beşiktaş Kedi Müzesi. Hem çocukların hem de çocukluğunu hatırlamak isteyen yetişkinlerin çok ilgisini çekecek olan bu müzeyi Sunay Akın'la dolaştık, müzedeki kedileri konuştuk.

Kedi müzesi fikri nasıl doğdu Kedilerin toplumumuz için önemi nedir
Korumacılık düşüncesi bir topluma müzelerinin koridorlarından yayılır. Çünkü müzeler bilgi mabedidir. Bugün demokrasisi, ekonomisi, adalet sistemleri, eğitim ve sağlık sistemleri bizden daha gelişmiş olan ülkeler, müzelerini bu değerleri kazandıktan sonra kurmadılar; önce müzelerini açtılar, bilgiye türlü çeşitli mabet yaptılar, sonra da geleceği olan çocuk ve gençlerini o müzelerde eğiterek, sözünü ettiğimiz bu değerleri kazandılar. Yani önce 'bilgi toplumu' oldular.
Bilgi toplumu olmadan gelişme ve kalkınma söz konusu değildir. İstanbul Oyuncak Müzesi'ni kurduktan sonra, ülkeme daha başka nasıl müze kazandırabilirim, diye düşündüm. Bugün hepimiz biliyoruz ki doğayı, hayvanları, iklimi korumak çok önemli. Ancak bizim, toplum olarak bu konuda pek de başarılı olduğumuz söylenemez. Peki, bu duyarlılığı geleceğe nasıl taşıyabiliriz Bunu düşünürken, hayvan sevgisini daha da güçlendirmek ve gelecek kuşakların hayvansever yetişmesini sağlamak için bir müze fikri doğdu içimde. Uzun süre "Hangi hayvan" ve "Neden" sorusunu sordum kendi kendime. Ve tüm araştırmalarımda karşıma en çok kedi çıktı. Çünkü insanımızla en yakın ilişki kuran hayvanın kedi olduğunu gördüm. Elbette başka hayvanlar da var ama kedi uzak ara öndeydi hep. Kedi müzesi fikri böyle doğdu işte. Kedi öne çıktıktan sonra dünyada örneği olmayan bir kedi müzesini nasıl inşa edebilirim, diye düşündüm ve sonunda masal, çizgi roman, oyun ve oyuncakların tarihteki müzesini kurmaya karar verdim. Beşiktaş Belediyesi'nin öncülüğünde kurulan Kedi Müzesi'nde hayal dünyasının kedilerini bir müzenin çatısı altında topladık.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı


İnsanlar bu müzeye geldiklerinde ne bulacaklar peki
Müzeyi sahne tasarım sanatçısı Ayhan Doğan'la birlikte tasarladık. Ben bir müzenin 'bir sanat eseri olarak' ortaya çıkmasını doğru buluyorum. Çocuklar dokunmak isterler, mekânı yaşamak isterler. Aslında bu büyükler için de geçerlidir. Ziyaretçiler müzenin içine girdiklerinde kendilerini bir tiyatro sahnesinin içine girmiş gibi hissedecekler ve bilgiyi orada bulacaklar. Yani kendileri tiyatro oyuncusu olacaklar. Ancak belirtmeliyim ki bu müzede sadece kediler yok, bütün hayvanlar var. Çocuklar, bilgiye eğlenerek sahip olacaklar. Çünkü müzenin tamamını çocuk merkezli düşündüm.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı


Kedi müzesinde sadece kedinin tarihini anlatmayı değil, çok farklı bir müzecilik dili oluşturmak istedim. Örneğin müzenin bir bölümünde Nuh'un gemisi çıkacak karşılarına. Eğer çocuklara hayvan sevgisi vermek istiyorsak Nuh'un gemisini mutlaka anlatmalıyız. Bir yerde de karşılarına kaleciler çıkacak. Şimdi "Kaleciyle kedinin ne ilgisi var" demeyin. Çok iyi kalecilere 'kedi kaleci' denir ve onlara 'kedi' yakıştırması yapılır. Yani müzede kediden üretilen oyunların, oyuncakların dışında insana yapılan kedi yakıştırmasını da işledik. Kaleci oyuncakları, kaleciler... Bu konuda da ilk oluyor kedi müzesi. Bir bölümde de eğitim tarihindeki kediler var. Çocuk kitaplarındaki, okullardaki, sanat dünyasındaki kedilerle ilgili çok özgün eserleri de müzemizde bulacaklar. Çizgi roman köşesinde de kedilerin çizgi romana girdiği ilk örnekleri bulacaksınız. Hatta bu müzede, plastik oyuncakların hayatımıza girdiği ilk yılların kedili oyun ve oyuncakları bile var.