Halifenin bir gözünü çıkarmak

Aşağıdaki hikâyeyi Casim Avcı, İslam-Bizans İlişkileri (610-847) adlı kitabında (TTK Yayınları, Ankara 2020), İskenderiyeli Melkî Hıristiyanlardan Sa'id b. Batrik'in (ö. 940) et-Târihü'l-Mecmû'undan nakletmiş:"Kudüs'ü Patrik Sophronios'tan teslim aldıktan sonra Hz. Ömer Medine'ye dönerken, Ebû Ubeyde b. Cerrâh Humus'a ve oradan da Kınnesrîn'e kadar ilerler. Kınnesrîn Patriği ile Ebû Ubeyde arasında yapılan bir yıllık anlaşmada, bu süre içerisinde isteyenlerin Herakleios idaresindeki Bizans topraklarına gitmeleri, kalanların ise zimmî statüsünde muamele görmeleri kabul edilir. Ayrıca patriğin teklifi üzerine, Rumlar ve Müslümanlardan her bir kesimin karşı tarafın topraklarına geçmemesi için oluşturulan sınırın ortasına, bir sütun dikilir. Rumlar bu sütuna, Herakleios'u tahtta otururken tasvir eden bir resim yaparlar. Ancak bir gün sütuna yakın bir yerde binicilik talimi yapan Müslümanlardan biri, mızrağını batırıp Herakleios tasvirinin gözünü çıkarır. Patrik, Ebû Ubeyde'ye başvurarak bunun anlaşmayı ihlal anlamına geldiğini ve Müslümanların halifesinin resmi yapılıp aynı şekilde gözü çıkarılmadıkça razı olmayacaklarını belirtir (lâ nerdâ hattâ tukfe'e 'ayn'ü-melikum). Her ne kadar Ebû Ubeyde buna karşılık, kendi resminin yapılıp aynı muameleye tabi tutulmasını teklif ederse de bu önerisi kabul edilmez. Rumlar, halifenin resminde ısrar ederler (illâ sureti melikümü'l-ekber) ve sonunda Ebû Ubeyde'nin kabulü üzerine, bir sütuna Hz. Ömer'in resmini yaparak aynı şekilde bir gözünü çıkartırlar. Bundan sonra patrik Ebû Ubeyde'ye 'İşte şimdi bize âdil davrandınız' diyerek meseleyi sonuçlandırır."Avcı'nın, ikinci kaynak olarak zikrettiği, Oleg Grabar, bu hikâyeye inanmadığını söylese de, zamanın ruhunu yansıtması bakımından önemli gördüğü için, İslam Sanatı ve Bizans adlı makalesini onunla başlatır. (İslam Sanatı Çalışmalarının İnşası I-Erken Dönem İslam Sanatı 650-1100, Trc.: Defne Karakaya - Ayşe Meral, Albaraka Yayınları, İstanbul 2022)Zira Grabar, kendisini -en azından ilk kitaplarında- erken devir İslam sanatında Bizans etkisinin olduğunu ispata memur bir oryantalist olarak görür ve rastladığı her malzemeyi bu yönde değerlendirmek ister. Hakkını teslim etmek lazım Grabar bunda başarılı da olmuş, yabancılarının yanı sıra birçok yerli oryantalist onun mezkûr görüşlerini neredeyse özel bir ezbere dönüştürmüştür.Bu bahsi açmamın nedeni, Sa'id b. Batrik'in yukarıdaki hikâyesinin, Müslümanların suret ile, Danimarka'da yayımlanan Jyllans-Posten gazetesinin 30 Eylül 2005 tarihli nüshasında Peygamber Efendimiz'e hakaret kastıyla yayımladığı karikatürlere tepkisini düşünce özgürlüğüne olan tahammülsüzlüğe yoran İslamofobik tutuma mahsus bir soy-kütüğü oluşturma özelliği taşımasındandır.Bunu derken, islamofobyanın nemalanmaya çalıştığı erken devir İslam sanatında Bizans'ın, Hıristiyanî ikonoklazmada ise İslam'ın bariz etkisini şimdilik paranteze aldığımı da ifade etmeliyim.Hikâyeye