Batılılar Müslüman sanatlarını neden ve nasıl sevdiler

Şaban Kuzgun'un TDV DİA'ya yazdığı Hanif maddesinden önceki yazımızda yaptığımız alıntıdan sonra şu bilgileri de iletelim:Mendel-hall'in, Hz. İbrahim'in Amurru (Amori ya da Akat) olduğunu, adını aynı dilden (Abraham olarak) aldığını, Babil hanedanının kurucusu Hammurabi'nin büyük babasının, Sumu-abu bir Amori ismini taşıdığını; her büyük Mezopotamya şehir devletinin Amori sanında bir kralının bulunduğunu, İsrail peygamberlerinden Samuel'in adının da asılında Sumu olduğunu zikredişine (Antik İsrail'in İnancı ve Tarihi, Trc.: Pelin Özdoğru, İnsan Yayınları, İstanbul 2016) ve kelimenin ilk kaynağı olan Amarna Tabletleri'nin M.Ö. XIV. yüzyıl ortalarına ait oluşuna bakarak, Hz. İbrahim'in muhtemelen M.Ö. XVI. yüzyılda yaşadığına ve Hanîf kelimesinin ondan iki yüz yıl sonra da tedavülde bulunduğunda hükmedebiliriz.Velev ki, Hz. İbrahim'in dini olarak Hanîflik nitelemesi ondan iki yüz sonra yapılmış da olsa, onun ilk devir Mezopotamya kültürüne dahil olduğu, Hz. İbrahim'in dini olması bakımından Hanifliğin tevhit esasında ayırıcı, sanat planında ise Hz. Adem ile başlayan Nebevî silsilenin devamlılığı bakımından toplayıcı karaktere sahip bulunduğunu ileri sürmek hiç de zor olmasa gerektir.Konunun bu yanıyla Müslümanlar'ın Hanîfleri muvahhit olarak tanımladıklarını; ilgili ilâhî bilgiler gereğince her Müslüman'ın muvahhit olduğunu ancak her muvahhidin Müslüman olmadığını belirtmeliyiz. Delil olarak ise, Bakara Sûresi'nin 62. ayetini verebiliriz.Buna göre Müslümanlar, aynı zamanda Hanîfler olarak, Hz. İbrahim'den Peygamber Efendimiz'e intikal eden tevhit akidesinin ve ona tabi olarak yapılan -İslam şeriatına uygun sanat ve sair- maddi işlerin tamamının tartışmasız olarak mirasçısıdır. Mezkûr üç terimle neyi kastettiğimizi bu şekilde arz ettikten sonra artık ilgili başlığın genel hükmüne göre konuşabiliriz:Sanatı merkeze aldığımız için daha baştan oryantalizmin siyasi-ideolojik-entelektüel tanımına girmeyeceğimizi ifade etmeliyiz. Zira oryantalizm iyi planlanmış bir ideoloji olarak İslam'a mahsus inanışı, bilgiyi, siyaseti, edebiyatı vb. top yekûn kuşatma eylemidir ve sanat bunun sadece bir cüzüdür. Bu nedenle oryantalizmin mahiyeti, işleyişi ve eleştirisi için okurlarımızı Edward Said'in -değerini daha uzun yıllar koruyacağına inandığımız- aynı adlı kitabına yönlendirerek, İslam sanatlarının Batı'da sevilme ve oryantalist faaliyetin içine çekilme nedenlerine bakacağız.Oleg Grabar'ın ilgili tespitlerinden de yararlanarak bunu şu beş başlıkta toplayabiliriz:- Müslüman halkların hayatını, maddi ve manevi değerlerini bizzat yerinde inceleyerek, bu bilgiler yoluyla onları nifaka düşürmek ve dolayısıyla asıl kendi işgallerini kolaylaştırmak,- İşgalde rütbeli askerlerinin, büyükelçi, koleksiyoncu, galerici ve simsarlarının yağmaladıkları nadide eserleri, Avrupa sosyetesine yüksek bedellerle satabilmeleri için İslam sanatlarının farkından,