Ensar ruhuna ne oldu

İnsanlık, yaratıldığından beri göçler, göçebeler hep var olagelmiş; dindinsizlik baskısından, zulümlerden, açlıktan, cehaletten, can havlinden, hayat tehlikesinden göçmüş, hicrete zorlanmıştır.Hicret etmek; âyet ve hadîs ile sabit olup, ihtiyaç vaktinde müracaat edilen en önemli, belki de tek çaredir. Mekke'de Müslüman olup da kimliğini gizleyen ve sonrasında Bedir Harbinde müşrikler safında yer alanlar hakkında inen âyette: "Peki Allah'ın dünyası geniş değil miydi Siz de orada hicret etseydiniz ya' İşte onların durağı cehennemdir. Ne fena bir dönüş yeridir orası!" (Nisa, 497) Hadîs'lerde de; "Memleketler, Allah'ın memleketleridir. Kullar da Allah'ın kullarıdır. Nerede hayır bulursan orada yerleş." (İbn Kesîr, Tefsirü'l-Kur'âni'l Azim, II,14). Malumu ilam olacak belki, ama mevzumuz için hatırlamakta fayda var; İslâm tarihinde ilk hicret miladî 615 yılında Hıristiyan bir memleket olan Habeşistan'a olmuştur. Müşriklerin her gün biraz daha şiddetini arttıran eziyet, hakaret ve işkenceleri neticesinde Mekke, Müslümanlar için yaşanmaz bir şehir hâline gelmişti. Bunun üzerine Resul-i Ekrem (asm) sahabilerine; "Siz bâri yeryüzüne dağılın. Allah Teâla sizi yine bir araya getirir" dedi. Sahabîler, "Yâ Resûlallah, nereye gidelim" diye sorunca "Siz Habeş ülkesine gitseniz iyi olur. Habeş Hükümdarının yanında hiç kimse zulme uğramaz. Orası doğruluk yurdudur" diye buyurdu. Asıl hicret ise artan zulüm ve baskı karşısında İslâm tarihinin de başlangıcı olan büyük hicret 622 yılı Muharrem ayında gerçekleşmiştir. Zahiren şer gibi görünen bu hicretle beraber İslâmiyet, Medine'de gelişip dal budak saldı. Öyleki, Mağrip'ten Çin'e kadar bir coğrafyada dünyanın yarısını kapladı. İslâm düşmanları bu gelişme karşısında Haçlı saldırıları ve Moğol çapulcularıyla senelerce İslâm beldelerini kısmen yerinden etmiş dahilî ve haricî baskılarda hicret hep var olagelmiştir. Zulümden kaçıp, dünyanın bir çok beldesine hicret eden Ehl-i beyt gibi. Ancak son asırda ise Osmanlı'nın yıkılmasıyla emperyalist güçler, hamisiz kalan İslam devletlerine istisnasız birer kukla yerleştirip kendi halkına türlü zulüm ve baskılarla Müslümanlar garip bırakılmıştır. Kendi öz vatanında garip kalan bu insanlar yoksulluğun ve harplerin zorlamasıyla başka memleketlere