Bediüzzaman bize Allah'ı hatırlattı

Risale-i Nur'un tamamlanması ve her yerde neşrinin yayılmasıyla Müslümanlar kuvvet bulmuş, hattâ inkâr-ı uluhiyeti dünyaya yaymak isteyen deccalizmin etkileri tevhid dersleriyle kırılmış, Hıristiyan âlemi de rahatlamıştı.Özellikle Bediüzzaman'ın vefatıyla bütün tarikat ve cemaatler postlarını serip yeniden irşad vazifelerinin başına dönüyordu. Sadece Anadolu mu İslâm âlemi de uyanmış, siyasal da olsa İhvan-ı Müslimin gibi hareketler geniş alanlar bulmuştu. Bu arada nifak ehl-i boş durmuyor, selefist ve ihtilalci şeriatçıları da manipüle etmekten geri kalmıyordu. Bu nifaklara alet olanlar veya zamanı okuyamayan fen ve felsefeyi hesaba katmayan hocalar, klasik din anlayışıyla yeni zamanın hastalıklarına çare olamıyorlardı. Zira hastalık bünyeye, dem ve damarlara kadar girmiş, verilen eğitimler iman kalaları sarsılmamış gibi, zahiri şeriata göre muamelat üzerine gidiyordu. "Benim oğlum Bina okur, döner döner yine okur" tekerlemesi gibi fıkıh dersleriyle sadece helâlharam diyerek belki bilmeyerek Allah'ı yani marifetullah ve muhabbetullahı unutturup korku ve dehşet vermek tarzıyla dinden soğuttukları gibi, belki yüz binlerce genci komünist ve anarşist yaptılar. İşte böyle, bir yandan dinsiz eğitim, diğer yandan mahalle hocalarının kifayetsiz, dinden korkutma ve soğutmaları hengamında din sadece yasaklarla tarif edilen bir çevrede, fakir ve üvey anneli büyüyen, o zamanın tanınmış solcularından olan dayısının verdiği dinsiz kitaplarla komünistliğe aday, yasakçı hocalara inat ancak zeki, polis olmak isteyen bir ortaokul adayı Anadolu evlâdının, 60'lı yılların nesli, Saidlerden bir Said, Ömer, Hamdi, Osman gibi bizimde içinde bulunduğu bir çoğumuzun hikayesi böyle başladı ki, onlardan bir misal: Kendi ifadesiyle hayatının bütün şartları dinsiz olmasına sebepler bir arada toplanmışken Rahmet-i İlâhî yolunu Nurlar'la kesiştirdi. Polis olmak hayaliyle ortaokula yazılma hengâmında arkadaşlarıyla top oynarken, yoldan geçmek isteyen ağabeyleri izin isterler. Her fırsatı değerlendiren o günün Nurcuları bahçede yola uzanan incir ağaçlarını göstererek, "Bu incirlerin aklı var mı ki bize incir ikram ediyorlar" diye sorunca,