AKP dış politikada pusulasız

"Düşmanını sık değiştiren dostunu da sık değiştirir" kaidesine göre her an bir sürprizle yatıp kalktığımız dış politikamız, pusulası belli olmayan bir sandal gibi savrulup duruyor.1. Cumhuriyetin uzun süren Rus yanlısı politikaları terketme pahasına NATO için çok partili sisteme geçmesi mühim bir yol ayrımıdır. O günden sonra, özellikle Demokratların Rusya'ya karşı BATI ve NATO çizgisinde siyaset yapmaları ve daha sonra AB üyeliği süreci, Türkiye'nin demokrasi yolunda ilerlemesinin kilometre taşlarıdır. Bu sebeple derin güçler darbelerle eksen kaydırıp sağ-sol, laik-anti laik çatışmalarını körüklemesi de bu yoldan çevirmek içindi. Böylelikle dış politikada düşe kalka, haddimizi bilerek ve de dengeleri gözeterek milenyuma girmiştik. Her şeyde olduğu gibi ilk dönemlerinde milletin talepleri doğrultusunda siyaset yapan AKP, 2011 seçimleriyle gizli ajandasında ne varsa bir bir piyasaya çıkardı. Neyi vaad ettiyse önce verip sonra bir bir geri alan ve eksiye düşüren AKP; ekonomiden siyasete, etnisiteden demokrasi fukaralığına, örgütlerle kirli ilişkilerden silah sevkiyatı iddialarına kadar yapılanlar dünya arenasında bizi alt liglere düşürdü. Kara para aklama ve mafyatik ilişkiler iddiası gri listeye aldı ki bir durak sonrası kara liste. Bu sebeple girmediğimiz macera ve buna bağlı olarak U dönüşleri iç ve dış politikada omurga bırakmadı. Suriye'de savaşın müdahili olmakla 9 milyon kardeşimizin tehciri ve 1 milyon Müslümanın katlinde direk olmasa da vebalimiz çok büyük. Süreç devam ederken kimin yanında kimin karşısında olduğumuz hiç bir zaman anlaşılamadı. Gâh ABD, gâh Rus yanlısı politikalar, Suriye'nin harabeye dönmesinde ve BOP hedeflerinde büyük faktör oldu. Bu süreçte bir çok vatan evlâdını kaybettik. Sadece 30 askerimizin açıkça Rus'lar tarafından öldürülmesi sonrası, gidip Kremlin Sarayında Deli Petro portresi önünde ayakta bekletilmek mükafatıyla karşılandık ki, CB nezdinde bir millet tahkir edildi. Böylelikle AKP sayesinde hilafet hayallerinden, bölgedeki caydırıcı ve ağabeylik rolü, yerini etkisiz ve de yetkisiz bir elemana bıraktı. RUSLARA TARIM BAĞIMLILIĞI İşte böyle bir esnada epeydir eli kulağında olan Rusya Ukrayna krizi çıkınca nereye döneceğimizi şaşırdık. Elbette Rusların kendi içindeki hakimiyet mücadelesine taraf olmamız beklenmemeli. Fakat sivillerin ölmesi ve yurtlarını terk etmesiyle göç dalgası bütün dünyayı etkiliyor. Bununla beraber bu krizin faturası her yeri vurdu, ekonomisi büyük devletleri de, fakat rezervleri doğrultusunda. Ancak böyle krizler alt lige düşen bizim gibi demokrasi fakiri, olanı da satan, sanayisi az ülkeleri daha çok vurdu. Zira hesap verilebilir bir merci olmayınca otok-rat liderler ekonomi kitabını da yazar dış politikayı da, dolayısıyla bozar da. Bakanların değişmesi ya da uzman olması da bir şey