'Topuk kanı testi'nin önemi - PROF. DR. ÜLKÜ SARITAŞ
Topuk kanı testi, bilimsel ismi ile "yenidoğan genetik ve metabolik hastalıkları tarama testi" her dört evlilikten birinin akraba evliliği olduğu ülkemizde dünya geneline göre daha sık görülen genetik ve metabolik hastalıkları yenidoğan döneminde saptayarak erken tedavi ile çocuğun sağlıklı bir yaşam sürmesini sağlayan yaşamsal önemi olan testtir.
Ülkemizde ilk olarak 1986'da Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Pediatrik Metabolizma ve Pediatrik Endokrinoloji Bilim Dalı öğretim üyeleri tarafından başlatılan "Ulusal Tarama Programı", 2006'da Sağlık Bakanlığı'na devredilmiştir. Yıllardır başarı ile yürütülmekte olan bu program, ortak çaba ve özverili çalışmalar sayesinde ülkemizdeki yeni doğan bebeklerin yüzde 99'una ulaşmış, her yıl 5 binin üzerinde bebek hastalık belirtileri ortaya çıkmadan saptanabilmiştir. Ancak etkinliği ve gerekliliği bilimsel olarak ortaya konulmuş yaşamsal önemi olan bu testin yapılabilmesi için yasalarımıza göre ebeveynlerin rızası gerektiğinden, bilimsel tıp dışındaki birtakım "alternatif tıp uygulamaları" ve kimi asılsız sosyal medya paylaşımları nedeniyle tıpkı aşı karşıtlığında olduğu gibi topuk kanı testi karşıtlığı da toplumumuzda yaygın olarak taraftar bulmaktadır. Sosyal medyada dolaşıma sokulan, topuk kanından elde edilen genetik bilgilerin büyük veri tabanlarında depolanabileceği, ele geçirilebileceği ve kullanılabileceği gibi hiçbir bilimsel temeli olmayan yanlış değerlendirmelere sıkça rastlamaktadır.
Son olarak Kars ilinde bir ailenin topuk kanı tarama testine karşı çıkmaları ve Kars İl Sağlık Müdürlüğü'nün konuyu yargıya taşıması ve ilgili mahkemenin verdiği bilimsellikten yoksun kararı ile tekrar gündeme gelmiştir.
ERKEN TEŞHİSMahkeme kararı kısaca; topuk kanı alınmasının çocuğun yaşam ve sağlık hakkı üzerinde olumlu etkisinin ispatlanmamış olması, alternatif tıp uzmanı olduğu söylenen bir kişi tarafından "topuk kanı almanın çocuğa yapılacak en büyük kötülüklerden biri olduğunu belirtmesi, çocuğun otizmli olduğu tespit edilse dahi otizmin erken tedavisi diye bir tedavi şeklinin olmadığı" ileri sürülmüş, bu testin akraba evliliğinin önüne nasıl geçeceğinin izah edilemeyeceği belirtilerek, bu uygulamanın Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından hegamonik bir anlayış ile üye ülkelere dikta edilen bir uygulama olduğunu ileri sürerek talebin reddine karar vermiştir.
Mahkemenin bu kararında üç başlık gerçeği yansıtmamaktadır. İlk olarak ülkemizde topuk kanı ile araştırılan hastalıklar listesinde otizm yoktur; ikincisi bu testin amacı akraba evliliklerini önlemek değil, akraba evliliklerinin yol açabileceği kalıtsal hastalıkları, hastalık belirtileri ortaya çıkmadan teşhis etmektir; son olarak DSÖ hegamonik bir yapı değil, dünya sağlık otoritelerinin bağlı olduğu tıbbi bilimsel gerçeklere göre çalışan dünyanın en büyük sağlık örgütüdür. Buradan hareketle mahkemenin verdiği kararın hiçbir bilimsel dayanağı yoktur. Nitekim Sağlık Bakanlığı karara şu açıklama ile itiraz etmiştir: "TC Kars Aile Mahkemesi tarafından 20.08.2024 tarihinde, Yenidoğan Tarama Programı kapsamında çocuklarımızın hastalıklarını erken teşhis ederek tedavilerini başlatmak amacıyla topuk kanı alınması hakkında verilen karar, ilk derece mahkemesi kararı olup kesin hüküm niteliğinde değildir. Kesin hüküm niteliği taşımayan mezkur kararın hatalı olduğunu değerlendirdiğimizden, bu karara karşı bakanlığımızca istinaf yoluna başvuru süreci ivedilikle başlatılmıştır. Hukukun, adalet ve doğruluk temelinde vereceği karara olan inancımız tam olduğundan, yargı süreci sonuçlanıncaya kadar Yenidoğan Tarama Programı aynı şekilde devam edecektir". Umarız ki mahkemenin bilimsellikten yoksun yanlış kararı istinaftan döner ve bundan sonraki kararlara da emsal teşkil eder.