Emperyalizmin 'din hürriyeti' silahı ve gerçekler - Birol Güger

Türkiye, bundan tam 30 yıl önce, çalkantılı bir siyasi-ekonomik süreçte emperyalizmin aba altından gösterdiği "din hürriyeti" silahını ve o silahın dumanında iktidara yürüyen "siyasal İslam"ı tanıdı. Emperyalizm, sistemsel boşlukları tespit edip saldırma konusunda ustaydı; Türk devlet teşkilatının en korunaklı odalarına "siyasal İslam" virüsü ile sızdı.2000'lerin başında ABD tarafından yayımlanan din hürriyeti raporları ile Türkiye'nin hedef tahtasına oturtulduğuna şahit olduk. Nesnel koşullar hiçe sayılarak iç işlerimize yapılacak müdahalelerin zemini hazırlanıyordu. Aynı raporlarda FETÖ elebaşı için "ılımlı İslami lider" ifadesi kullanılıyordu. Bugün de durum farklı değil; fakat din hürriyeti silahı artık en azından Türkiye'ye karşı pek "kullanışlı" değil. Yine de başta Çin olmak üzere, "çifte standartlı Atlantik koruma kalkanı" dışındaki pek çok ülke bu silahın hedefinde. Irkçılık ve İslam karşıtlığının giderek kurumsallaştığı Avrupa menzilin dışında. Silahı elinde tutan ABD ise bu konuda tartışmasız sicili en bozuk ülke."ORTAK DÜŞMAN"Kaliforniya'daki Berkeley Üniversitesi bünyesinde faaliyet yürüten Ötekileştirme ve Aidiyet Enstitüsü'ne göre, son yirmi yılda federal düzeyde artan Müslüman karşıtı politikalar, Trump yönetiminin, çoğunluğu Müslüman olan yedi ülkenin vatandaşlarına uyguladığı seyahat vizesi yasağı ile taçlandı. Biden döneminde bu politikalardan kısmen geri adım atılsa da özgürlükler ülkesi ABD'de Müslümanlara yönelik ayrımcılık her geçen yıl katlanarak arttı.11 Eylül 2001, "ortak bir düşman" arayışında olan Amerikan halkı ve hükümeti için mükemmel bir fırsattı. Bu sayede İslamofobi sosyal olarak kabul edilir hale getirildi. Aynı yıl Afganistan, iki yıl sonra da Irak işgal edildi. Bu coğrafyalarda yaşanan savaşlar neticesinde sayıları milyonlara ulaşan insan katledildi. Düşünün, bir yandan ülke içinde nefret, ülke dışında ise ölüm makinesi bütün şiddetiyle çalışıyor. Diğer taraftan