Yine mi inşaat!

Türkiye tarihinin gördüğü en şiddetli iki depremi arka arkaya yaşadık. On binlerce insanımızı enkaz altında kaybettik. Hep söylediğimiz gibi, bu afetler milletlerin tarihinde birer imtihandır. Milletlerin bu imtihanları nasıl geçtiği tarih tarafından kaydedilir ve tarih tarafından o milletlerin notu ona göre verilir. Milletler gibi o milletlerin her bir mensubu için de bu felaketler bir imtihandır. Nitekim deprem felaketi sonrası kimimiz deprem bölgesine koştu, kimimiz yardım kolileri hazırladı, kimimiz bağış kampanyalarına katıldı, kimimiz de depremzede ailelere evlerini açtı. Bunların her biri de tarihe geçti. Büyük afetler milletler ve o milletlerin mensupları kadar kurumları ve özellikle de siyaset kurumu için de bir imtihandır. Bu kadar acı ve yas hali varken bazı muhalif parti genel başkanlarının ve mensuplarının daha ikinci günden konuyu berbat bir şekilde siyasileştirmeleri üstelik de siyasileştirdiklerini açıkça, çekinmeden ifade etmeleri büyük hayal kırıklığı yarattı. Dahası pespaye bir yalan haber ve yalan bilgi kampanyası başlatıldı. Medyadaki ve sosyal medyadaki trollerinin ürettiği bu yalanların üzerine nefret söylemleri sarf eden muhalif siyasetçileri tarih kara bir leke olarak kaydetti. Belli ki bu büyük imtihandan geçemeyenler de bu siyasetçiler oldu. Söz konusu muhalif siyasetçilerin tersine Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhur İttifakı mensubu siyasetçilerse özenle siyasi polemiğe girmemeye çalıştılar. Tüm yalanlara ve saldırılara karşı mümkün olduğu kadar susmaya, afetin yıkıcılığıyla ve o büyük insani felaketle mücadele etmeye devam ettiler. Bu noktada imtihanın geçildiği başka bir alan daha vardı. Yıkılan binaların 97'sinin 1999 öncesi yapılmış binalar olması Türkiye'nin son 24 yılda önemli dersler çıkardığını gösteriyor. Yani öyle güldüremeyen komedyenlerin (sanki hayatlarında bilimsel yöntem, bilim felsefesi veya bilim tarihine dair tek satır okumuşlar gibi) iddia ettiğinin tam tersine bilimin ve tekniğin kurallarının yeni yapılarda uygulandığını gösteriyor. Zaten yıkılan çok az sayıdaki yeni binanın da zaten sonradan kolon kesme veya başka yasadışı, istisnai sebeplerle yıkıldığı biliniyor. İşte tam bu noktada "bilim"den bahsedip bilimden, akıldan ve makuliyetten nasibini almamışların vasat komedyenlerle sınırlı kalmadığı da görülüyor. Mesela bugüne kadar dünyada eşi benzer görülmeyecek saçmalıkta bir inşaat düşmanlığı yapanlar bu noktada akıllara geliyor. Uzun yıllardır sol politik, akademik ve entelektüel çevrelerin örgütlediği sonrasında da özgüven eksikliği yaşayan bazı sağ-muhafazakar tipleri de etkileri altına alarak büyüttükleri bir inşaat düşmanlığı var. Bu güruh inşaat yapmayı ayıp ve kötü bir şeymiş gibi sunan bu akıl Türkiye'de demografik dönüşümlerden ve kente göçün de etkisiyle konut arzının hala talebi karşılayamadığını ve bu nedenle de ev ve kira fiyatlarının yüksek olduğunu algılayabilecek durumda