Nazım Hikmet'e yapılanları konuşmanın zamanı gelmedi mi

Geçtiğimiz günlerde şair Nazım Hikmet'in doğum günü vesilesiyle çeşitli anma paylaşımları yapıldı. Bu paylaşımlara bakıldığında ortada ilginç ve tartışılması gereken bir durum vardı. Hayır, milyonlarca liranın saçıldığı reklam ajanslarının Büyükşehir Belediye Başkanı'nın ağzından Nazım Hikmet'e ait olmayan mısraları ona aitmiş gibi paylaşmasından bahsetmiyorum. Ondan çok daha önemli tarihsel ve siyasal bir meseleden bahsedeceğim. Türk edebiyatının ve sol siyasetin önemli tarihsel isimlerinden olan Nazım Hikmet ile ilgili yapılan anmalara baktığımız zaman sol-sosyalist kamuoyunun bu anmalarda başı çekmesi şaşırtıcı değil. Ama burada şaşırtıcı olan CHP ile CHP eksenindeki kurumların ve şahısların bu anmalardaki coşkuları. NÂZIM HİKMET VE CHP Belki de bu hikayeye en baştan, 1921'den başlamak gerek. Millî Mücadele sırasında Anadolu'ya gelen Türkiye Komünist Partisi liderlerinden Mustafa Suphi ve arkadaşlarının 28 Ocak 1921'de öldürülmesi Nazım Hikmet'te büyük bir öfkeye sebep olmuştu. 1923'te Moskova'da yazdığı "28 Kanunusani (Ocak)" adlı şiir kitabı bu öfkenin en somut şekilde görüldüğü yerlerden biriydi. Üstelik öfkenin hedefinde Mustafa Kemal Paşa bulunmaktaydı ve burada yazamayacağım ağır sözler söylemekteydi. Nazım 1924'te TKP'nin faaliyetlerine katılmak üzere Türkiye'ye döndü ama ancak 7 ay kalabildi. 1925 yılında İstiklal Mahkemesi'nin verdiği kararla kürek mahkûmiyetine çarptırıldı ve tekrar Moskova'ya kaçmak durumunda kaldı. Yıllar sonra 1928 yılında ülkeye tekrar Hopa'dan girdiğinde ise hemen yakalandı, içeri atıldı ve bir süre sonra hapisten çıktı. 1928 yılından 1938'e kadar çeşitli davalarda yargılandı, bu süreçte 5 tane şiir kitabı yasaklandı. Nihayetinde bütün kitapları yasaklanacaktı. Yasak ancak 1968'de Süleyman Demirel'in Başbakan olduğu Adalet Partisi döneminde kaldırılacaktı. 1938 yılı Ocak ayında meşhur Donanma Davası'nda "donanmayı isyana teşvik suçu"ndan 20 yıldan fazla süre ağır hapis cezası almıştı. Tam 12 yıl hapiste yatmıştı. Üstelik tek de değildi. Pek çok diğer sol aydın da kendisiyle aynı kaderi paylaşıyordu. Hikmet Kıvılcımlı da Nazım'la birlikte Donanma Davası'ndan hapis cezası almıştı. Kemal Tahir de aynı davadan çok uzun yıllar hapis yatacaktı. Orhan Kemal de Nazım'la hapis yatanlardan biriydi. Orhan Kemal'in babası Abdülkadir Bey de Suriye'de sürgündeydi. 1940'larla birlikte Sabiha ve Zekeriya Sertel gibi sol medyanın öncü isimleri yargılanmış, gazeteleri basılmış ve yurtdışına kaçmak zorunda kalmışlardı. Suat Derviş gibi Türk solunun kadın aktörlerinden birinin akıbeti de aynı olacaktı. Yazar Sabahattin Ali ise yurtdışına