Muhalif toplumsal kesimlerin hassasiyetleri nasıl dönüştürüldü

Son günlerde İstanbul Belediye Başkanı merkezli ilginç tartışmalar yaşanıyor. Bu tartışmaların çıkış noktası kadar tartışmayı yapanların kullandığı kavramlar ve yaptıkları eleştirilerin içeriği de dikkati çekiyor. Karadeniz gezisine (sebebini anlamasak da) çıkan İstanbul Belediye Başkanı'nın otobüsünde bulunan gazetecilerden biriyle birlikte verilmiş fotoğraf üzerine muhalif kesimlerde büyük bir tartışma başladı. Aslına bakarsanız birkaç gündeki bütün bu tartışmalar ilginç bir tablo ortaya koyuyor. Düşünsenize, terör örgütünün uzantısının eş genel başkanının kadınlar gününü kutlayıp onunla birlikte ağaç dikmiş; katliama azmettirme suçlamasıyla hapiste tutulan bir diğer başkanının tiyatrosuna ailesi katılmış; Diyarbakır ziyaretinde (bu ziyaretin de sebebini anlamamıştık) Diyarbakır Anneleri'ni değil de annelerin kendi çocuklarını kaçırmakla suçladığı uzantıyı ziyaret edip onlarla birlikte halay çekmiş (bu listeyi uzatmak mümkün) kişiye bunlardan dolayı hiç tepki göstermeyen ama şimdi malum kişiyle fotoğraf verdi diye ateş püsküren bir kitleden bahsediyoruz. İşte bu kitlenin, tarihsel, toplumsal ve politik dinamiklerini konuşmak gerek. Çok değil, 2010'ların başına kadar Türkiye'deki muhalif kesimlerin eleştirilerinin içeriğine bakıldığında yine laiklik temalı tartışmalar gelirken; diğer hususlar bugüne göre farklılıklar arz ediyordu. Mesela bu eleştirilerin içeriğinde Amerikan ve Avrupa Birliği karşıtlığına sık sık denk geliniyor; hükümetin o dönemki politikalarının daha fazla ABD ve AB karşıtı olması gerektiği gibi eleştiriler göze çarpıyordu. İçeride de terör örgütü uzantısına yönelik sert bir duruş dikkati çekiyor; Çözüm Süreci gibi politikalar eleştiriliyordu. Bu eleştirilerin haklılığı haksızlığı bir tarafa; en azından söylem düzeyinde böyle hassasiyetlerin gözlemlenmesi bugünle olan farklılığı görmek bakımından önemli. Sonra ne mi oldu Muhalefetin lideri Baykal ve bu konularda belirli seviyelerde hassasiyetleri olan ulusalcı-Kemalist ekibi FETÖ tarafından tasfiye edildi ve HDP söylemlerine benzer söylemleri dile getiren; o dönem okyanus ötesinde üretilmiş dilin benzerini tekrarlayan bir ekip CHP'yi ele geçirdi. Daha önce hükümeti ABD ve AB konusunda daha sert olunması yönünde eleştiren ulusalcı CHP gitti; hükümeti 'ABD ve AB karşıtı olmak'la eleştiren bir CHP geldi. Yetmedi; Çözüm Süreci'ni eleştiren CHP'nin yerine, "süreci Meclis'te devam ettirelim" diyerek terör örgütünü TBMM'nin resmî muhatabı yapmak isteyen, bunu da uluslararası hukuk yolları kanalında tescil ettirmek isteyen kötücül bir proje geldi. Bu sadece başlangıçtı. Terörle mücadeleyi itibarsızlaştırma söylemlerine başvuran, devleti suçlayan bir dil hemen dolaşıma sokuldu. Peki, parti yönetimi bu