Belçika'nın asit kuyularından çıkan dişler

Afrika'nın en zengin yer altı kaynaklarına sahip ama yine de en fakir ülkelerinden birisidir Kongo. Uzun yıllar bizzat Belçika Kralı II. Leopold'un planlayıp uyguladığı sistematik bir sömürü ve soykırım politikasının kurbanı olmuş, nüfusu 20 milyon kişiden 10 milyon kişiye düşmüş bir ülke. Uyguladıkları katliamlar sürecinde 'mermilerden tasarruf' etmek için Belçikalılar tarafından Kongoluların ellerinin kesilmesi talimatı verilmiş; hangi askerlerin talimata ne kadar uyduğu yeteri kadar Kongolu insanın elini getirip getirmediğinde anlaşılmıştı. Daha şurada 130 sene öncesinde yaşanmıştı bunlar. Peki sonrasında ne mi oldu KONGO'NUN MİLLİYETÇİ LİDERİNE NASIL KIYDILARKongo halkı, Batılı sömürgeci vahşilerle olan mücadelesini uzun yıllar sürdürdü. Bu mücadeleyi kırmak ve parçalamak içinse tanıdık taktikler uygulamaya sokuldu. Kongo içindeki etnik kimliklere vurgu yapan bir politik dil tedavüle sokulmaya çalışıldı. Politik hareketlerin her birinin bir etnik grubu temsil etmesi isteniyordu. Millî kimlikleri değil de onun yerine etnik kimlikleri ön plana çıkaran dilin eski bir sömürgeciemperyalist yöntem olduğunu her zaman akılda tutmak gerek. İşte bu ayrımcı etnik dili değil, tüm Kongoluların birliğini ve Belçika'ya karşı bağımsızlığını savunan milliyetçi lider Patrica Lumumba Kongo'nun kaderini değiştirecek isim olacaktı. Belçikalılar tarafından türlü gerekçelerle hapse atılmasına rağmen halkın büyük desteğini kazanmıştı. Kongo'nun 1960'ta bağımsızlığını elde etmesini sağlayan büyük mücadelenin öncülerindendi. Hatta sanki bağımsızlığı lütfedermiş gibi yapan Belçika Kralı'na karşı "bu mücadeleyi biz kanımızla, gözyaşımızla kazandık" diyerek tüm Batı kamuoyuna açıkça meydan okumuş ve bu meydan okuma Batı'da büyük şok yaratmıştı. Pek çok sömürge sonrası ülkede yaşandığı gibi, Batı bu bağımsızlığın sadece resmiyette kalan bir bağımsızlık olmasını; fiiliyatta ise kendisinin kurduğu bağımlılık ilişkilerinin devam etmesini istiyordu. Kongo'nun ilk seçilmiş Başbakanı olan Lumumba ise tam bağımsızlığı savunuyordu. Belçika'nın Kongo'dan birliklerini ve vatandaşlarını çekmesi sürecinde ise Belçika boş durmuyor; zaten henüz devlet teşkilatlanmasını tamamlayamamış Kongo içinde karışıklık çıkarmak için uğraşıyordu. Kongo'nun güneyindeki bir eyaleti Kongo'dan koparmaya çalışarak Kongo'yu bir iç savaşa doğru sürüklemeye çalışıyordu. Bütün bunlarla mücadele etmeye çalışan Lumumba uluslararası kamuoyundan Belçika'ya karşı gerekli sert tavrın koyulmasını bekliyor ama sonunda hayal kırıklığına uğruyordu. Bunun üzerine Sovyetler Birliği'nden destek bulma çabası ise Amerika Birleşik Devletleri'nin de öfkesini çekmesine sebep oluyordu. Neticede Belçika ve ABD'nin birlikte organize ettiği bir askerî darbe ile Lumumba devrildi. Tarih boyu dünyanın her yerinde darbecilik emperyalizmin emrinde devreye giren bir aparat olarak yine devreye girmiş; işbirlikçi