28 Şubat "post-modern" bir darbe midir

Önceki gün 28 Şubat Darbesi'nin yıldönümüydü. Yine 28 Şubat'la ilgili birçok şey yazıldı, söylendi. Ancak 28 Şubat'la ilgili söylemlerde hem büyük eksikler hem de tuhaf kavramsal yanlışlar yapıldı. Dahası bir çerçeve ve bağlam sorunu da gözleniyordu. 28 Şubat'la ilgili söylenenler genelde yine Refah-Yol Hükümeti'nin devrilmesi ve başörtüsü yasağının hukuki boyutuyla sınırlı kaldı. Hem darbenin uluslararası politika çerçevesi hem de başörtüsü yasağı gibi insanlık suçlarının sosyolojik zemini büyük oranda eksik kaldı. Öncelikle 28 Şubat 1997'de Refah-Yol Hükümeti'nin devrilmesinin arkasındaki temel uluslararası dinamiğin diğer darbelerle aynı olduğunu söylemek lazım: Amerikan vesayetinden çıkma ve tam bağımsız, büyük ülke olma idealine sahip olanları tasfiye edip Türkiye'yi tekrar Amerikan vesayeti altına almak. Ayrıca 28 Şubat sadece bir grup mandacı ve işbirlikçi darbeci generalin işi de değildi. Bir ekonomi-politiği ve sosyolojisi vardı. Türkiye'nin devlet imkanlarıyla yaratıp büyüttüğü ama süreç içerisinde Batı büyük sermayesinin uzantısı konumuna gelmiş o dönemin büyük sermayesi de o dönemin kültürel hegemonyasının sahibi olan aydın, yazar, gazeteci, sanatçı güruhu da Batıcı resmî ideolojinin tüm siyasal ayakları da 28 Şubat'ın ekonomi-politiğini ve sosyolojik tabanını oluşturuyordu. Çünkü onların Batı'nın sömürge memuru kafasıyla aşağıladıkları, Müslüman ve Türk kimliğini sahiplenmiş halk kesimleri önce şehirleşmeye, sonra orta-sınıflaşmaya başlamış; hem ekonomik girişimcilikle alternatif bir sermaye gücü hem de üniversiteye giden çocuklarıyla yani bir alternatif bir kültürel güç oluşturmaya başlamışlardı. Yani öyle 27 Mayıs'taki gibi sadece "Haso'larla Memo'ların" seçtiklerini yok ederek siyasal vesayetlerini devam ettirmek onlara yetmeyecekti. Artık Batı'nın küresel vesayetinin mümessili konumlarından kaynaklanan ekonomik ve kültürel vesayetleri de tehdit altındaydı. İşte bu nedenle sadece siyasal bir darbeyle yetinmediler. Sadece Erdoğan'ı hapse atmakla kalmadılar. Hem milliyetçi-muhafazakar kesimin ekonomik güçlerini, şirketlerini batırmaya çalıştılar hem de onların kültürel hegemonyaları için risk oluşturan çocuklarını başörtüsü yasağı ve imam-hatiplere uygulanan katsayı yasağı ile kültürel, entelektüel ve akademik hayattan tasfiye etmeye kalktılar. Üstelik muhafazakarların medyası da olamazdı bu işbirlikçi hainlere göre; bu nedenle o dönemlerde tek başına mücadele veren Kanal 7'ye yaptıkları unutulmamalı. Tıpkı Yeni Şafak'a yaptıkları gibi. Yani 28 Şubat darbesini yapanlar yalnızca mandacı ve darbeci değillerdi; aynı zamanda da bunların uzantısı olarak İslam düşmanı ve cinsiyetçi insanlık düşmanlarıydı. Üstelik kadınlara uygulanan yasak sadece eğitim yasağı da değildi; çalışma ve seçilme yasağı da uygulayarak Güney Afrika'daki apartheid rejiminin daha beterini Türkiye'de uyguluyorlardı. İşte 28 Şubat'ın