26 Ağustos millî bayram olmalıdır

Her kimliğin olduğu gibi millî kimliklerin inşasında da hafıza önemlidir. En başta da tarihle bugünü buluşturmak ve bugünü inşa etmek açısından önemlidir. Bu nedenle tarih sadece geçmişte yaşanmış ve bitmiş bir süreci ifade etmez. Her gün yeniden atıf yapılan, bugünü inşa eden ve kimliği var eden bir temeldir. Bu nedenle her türlü millî, dini, politik ve ideolojik grup için önemli sembolik tarihler vardır ve bu sembolik günlerde anmalar, kutlamalar yapılırken bazen de yaslar tutulur. Bu sadece bir geçmişi yad etmenin ötesinde bugüne de yapılan bir çağrıdır ve kimliğin yeniden sürekli olarak inşa edilmesidir. Milletler için millî gün ve bayramlar da millî kimliğin yeniden üretilmesi için büyük rol oynamaktadır. Her büyük milletin tarihinde böyle sembolik öneme sahip günler vardır ve yüzyıllar geçmiş olsa bile büyük törenlerle hatırlanır, hatırlatılır ve yaşatılır. Yarın 26 Ağustos. Herhangi bir gün değil. Anatolia'yı Türkiye yapan; Türk ve İslam kılan o kutlu yürüyüşün başladığı ve ebedileştiği gün. 951 yıl önce, 26 Ağustos 1071'de Malazgirt Ovası'nda kazanılan zafer sayesinde bugün bu toprakların sahibi olduk; o kazanılan zaferin neticesinde bir dünya imparatorluğu kurup bir dünya medeniyeti olan Türk - İslam medeniyetini üç kıtada hakim kılabildik. O gün Sultan Alparslan'ın önderliğinde öyle büyük bir zafer kazanıldı ki belki de bu zaferden sonra bize yönelik her bir Batı kaynaklı saldırı bu zaferin rövanşını almak üzere yapıldı. Belki de bu nedenle Türk düşünce hayatının önemli ismi ve Türk milliyetçiliğinin ideoloğu Erol Güngör hocamız Sultan Alparslan için şunları diyordu: "Eğer Türk ve İslam tarihinin son dokuz yüz yıllık kaderini çizen tek bir insan göstermek mümkün olsaydı, bu, hiç şüphesiz Alp Arslan olurdu. Alp Arslan'dan sonra İslam tarihi "Türk tarihi" halinde devam etmiş yahut Türk tarihi İslam'ın tarihi olmuştur." Hal böyleyken yani Malazgirt Ovası'nda kazanılan zafer bu kadar büyükken bu zafer yakın zamana kadar neredeyse unutturulmuş, geri planda bırakılmaya çalışılmıştı. Özellikle Türkiye'deki Batıcı kültürel hegemonya ve onunla ilişkili resmî ideolojinin tarih anlatımında Malazgirt önemsizleştirilmeye çalışılmıştı. Bu durum son yıllarda kırıldı. Hem Malazgirt'te hem de Sultan Alparslan'ın otağını kurduğu Ahlat'ta her yıl bu büyük zafer görkemli törenlerle kutlanıyor. Dahası Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin inisiyatifiyle Ahlat'ta tam da otağın kurulduğu yere Cumhurbaşkanlığı Külliyesi de inşa edildi. Bu işte tam da tarihle bugün arasındaki köprüyü kurmak, tarihe sahip çıkarak Türk ve Müslüman kimliğimizi ebedileştirme iradesini de göstermek anlamına geliyor. Daha önce Malazgirt'in kutlanmasından, hatırlanmasından rahatsız olan Türk karşıtı zihniyet ise şimdilerde (herhalde Malazgirt Zaferi gündemini gölgede bırakmak