Büyük, çok büyük, en büyük projeleri varmış!

Kaynak verimliliği şu dönemde en çok acısını çektiğimiz ve bugünler geçtiğinde de en çok konuşacağımız kavramlardan biri olacak.Kaynak verimliliği zaten içinde yaşadığımız sistemin en önemli unsurlarının başında geliyor. Hep deriz ya biz ekonomistler. Kaynaklar kısıtlıdır, dolayısıyla en etkin şekilde kullanılmalıdır. O kıt kaynaklar Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülke iseniz çok daha kıttır. Dolayısıyla başta kamu kurumları olmak üzere tüm ekonomik aktörlerin kaynakları verimli kullanması büyük önem taşır. Hele bir de kaynak kıtlığında birileri gidip "büyük, çok büyük, en büyük" projeleri borçlanarak yapmışsa, bir an gelir ve "o büyük, çok büyük, en büyük" projeler sadece büyüklüğüyle bilinmeye başlar. Çünkü öyle bir an gelir ki o projelerdeki kontrolü kaybeder hale gelinir. Kendi kendini ödeyecek sanılan o projeler, dev kara deliklere dönüşmeye başlar. Ve o kara delikler bütçeyi yer yutar. İşte Türkiye'de ekonomi yönetiminin son beş yılda bizi getirdiği yer tam da budur. Çok ihtiyaç duyduğumuz zamanda kaynakları, birilerinin "büyük, çok büyük, en büyük projeleri" yutuyor. Ülkenin kalkınması için yapıldığı söylenen projeler, zamanlama ve planlama hataları ile ülkenin yoksullaşmasının ana unsurlarına dönmüş durumda. Bir yanda milyonlarca öğrenci borç içinde kıvranırkenBir yanda ücretli kesim enflasyon altında ezilirken Dar gelirli yoksul, yoksul ise derin yoksula dönüşürken. Bütçeyi büyük, en büyük, çok büyük projelere gömenler bütün bu sorunları görmezden gelip o mükemmel projelerinin ödemeleri için ek bütçe yapmak zorunda kalırlar. Aslında siyaseten büyük de bir fırsat ortaya çıkmışken kendi kendini tuzağa düşürür böyle durumlarda siyasetçiler. Devletin hazinesi elindeyken bu zor dönemde bol kepçe vatandaşlarına sahip çıkma şansı vardır ve bunu yapsalar övgü alacaklardır. Ama yapamadılar! Bir, zaten tercih etmediler! İki, zamanında kamunun kaynaklarını "büyük, çok büyük ve en büyük" projelerle önceden bağlamış oldular.