İkinci yarı başlarken Galatasaray!..

Denizlispor'a karşı bile "inat ederek" sahaya "iki santrforla çıkmayan çıkamayan" bir teknik adamla karşı karşıya Galatasaray!.. Düne kadar "bütün zamanların 'en cesur' beş teknik adamından biri olarak tanıdığım" Fatih Terim neden bu hâle düştü.. Çünkü "soyunma odasında yapması gereken görevi unuttu" ve "oradan kulübü idare etmeye" kalkıştı; "kafası karmakarışık" Yaşlılığın getirdiği "İnadım inat En doğruyu ve en iyiyi ben bilirim Ben yaparım" egosu da zirve yapınca, işte Süper Lig'de 10'unculuk, Türkiye Kupası'nda Denizlispor elenişi geliverdi Bir türlü "Dost acı söyler, ama doğruları söyler" gerçeğini kabullenemedi, önce "kendisiyle beraber onca kupa kazandığı, onca başarıya imza attığı" Başkan'ına "düşman" diyerek sırtını döndü, "medyadaki has adamlarının alkışları" arasında Sonra "Yanlışlarını, hatalarını görerek uyaran" gerçek dostlarının üzerini çizdi, onları da "düşman" belledi. Ve "bir avuç savunucusu" ile spor ve Galatasaray camiasının ortasında "yalnız adam" rolünü oynamaya başladı Artık "dost Başkan'ın da kendisinden uzaklaşmaya başladığı" fısıltıları yayılmaya başlamış ve Süper Lig'in ikinci yarısına girilirken, "kendi kendini 'her maçı kazanma' zorunluluğu" ile zincirlemişti "Her maçı kazanmak"; dünya futbol tarihinde "böyle bir zorunluluğu başarmış" bir teknik adam var mıydı ki, kendisi de başarsın.. Artık "3 yıllık proje masalı" da geçerli değildi, Galatasaray camiası ve taraftarı "bu masal" ile daha fazla uyutulamazdı!.. Ortada "hazin" bir tablo vardı; "Yenileceksek bari gençlerle yenilelim, Türk çocukları ile yenilelim" diyen Mustafa Cengiz Başkan'ı "düşman ilan eden" Hoca, "şimdi "3 yıllık 'Gençler Türk Çocukları Projesi'ne can simidi gibi sarılarak" zaman kazanmaya çabalıyordu!.. Bilmem ki, "o statta, o soyunma odalarında,