Ha başsız ümmet, ha çobansız sürü...

Başı olmayan bir bedenin yaşadığı görülmemiştir. Bu, bir bakıma ülkelerin başkentlerinin konumuna benzer.

Başkenti olmayan hiçbir devlet yoktur.

Ülkelerin kalbini başkentler nasıl oluşturuyorsa ümmetin de bir başa ihtiyacı vardır.

2 milyar nüfusa sahip Müslümanlar, türlü fitne ve entrikalarla 70 kadar ülkeye ayrılmış olsalar da bünyelerinden hemen ve zaman kaybetmeden bir baş seçmekçıkartmak zorundalar. İster buna "Halife", "İmam" deyin, isterse de bu merci' "Emîrü'l-mü'minîn" olsun. İslam ümmeti, bunu tesis etmediği müddetçe ne İslam Âlemi için ne de dünyanın başka herhangi bir ülkesi için rahat ve huzur olmaz!

Dünden bugüne kanayan yaramız Filistin ve Kudüs'tür. Bilinmelidir ki katledilen binlerce masum insanın yanında bir o kadar daha da öldürülmeden Siyonist Yahudi ve ağababaları ABD, kana susamış batı ülkeleri, kısa süreliğine de olsa durmayacaklar! Bunların tek beslendikleri masum kanıdır. Bunlar, birinci dünya savaşından sonra da ikinci dünya savaşından sonra da durmadıkları gibi Irak, Afganistan, Libya, Suriye, Mısır'da milyonlarca masum kanını akıttıkları halde durmadılar. Filistin'de hiç durmadılar, durmaya da niyetleri yok! Filistin, onlar için önemli bir basmak çünkü. Herkes biliyor ki oradan İran'ı görüyorlar, tam bitiremedikleri Ortadoğu ülkeleri var sırada. Hepsinden önemlisi, tek korkulu rüyaları Türkiye var. Bu emellerine ulaşıncaya kadar durmayacaklar! Biz bugün, hemen bir hal çaresine gitmezsek, çok yakında buralar işgal altına alındığında şaşırmamalıyız.

Hal böyleyken, Gazze'deki vahşetler tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşirken, insan kanı taşımayan, batı dünyasının yanında durmaktan başka nasibi olmayan içimizdeki bir güruhun hâlâ vicdanları sızlamıyor.

Anne karnındaki ceninden kuvözdeki bebeklere, kadınlara, hasta ve yaşlılara kadar bir soykırım vahşetini görmeyip, hâlâ Müslümanların direnişinden bir suç arayışına giren, İslam ruhu ve inancından habersiz kalanlar ne düşündüğümüzü anlayamaz!

Anlayamadıkları için de İslam'ın sadece ibadet ve hoşgörü yönüne atıfta bulunup, İslam Dinini, bundan ibaret, Allah ile kul arasına sıkışmış, yaptırım gücü olamayan ılıman bir inanç diye tanımlıyorlar, öyle kabul ettirmeye çalışıyorlar!

İslam'ın diğer esaslarına kör kaldıkları için de ne siyasette, devlet işlerinde ne sosyal hayatta ve ne de uluslararası ilişkilerde hiçbir işe karışma hakkı olmayan bir yapı olarak bakıyorlar. Sonra da kendi vatanını korumakkollamak, namusuna uzanan elleri kırmak için uğraşları radikalizm, terörizm olarak lanse ederler. Bunun yanında gövdeyi götüren kanın faillerini görmezler! Be insafsız ve kansızlar, adam ulus topraklarını işgal etmiş, mahremiyetini çiğneyip seni evinde tutsak etmiş, en yakınlarını vahşice katletmiş, namuslarını tarumar etmiş Bununla da kalmamış seni altına almış durmadan işkenceye tabi tutuyor ve senin işkence altındaki can havliyle verdiğin tepkiyle azıcık canı acıyor

Sen bu işgalci, istilacı, vampiri görmüyorsun; "Ama Hamas da saldırıya geçmeseydi", "Filistinliler de radikal hareketlerde bulunmasaydı, rahat dursalardı" diyorsun! Bu nasıl bir anlayış(!) Evet, İslam Ümmeti, karar merkezi konumunda (gerektiğinde devletler üstü olacak) bir otoriteyi derhal tesis etmek zorundadır. Aksi takdirde "ha başsız ümmet, ha çobansız sürü" halinde kalmaya devam eder! Zira bugün daha net görüyoruz ki İslam inancından bağımsız hiçbir düşünceyönetim biçimi, sözleşme ve kanun, akıtılan kanı durdurmaya güç yetiremiyor.