Gelecek inananlarındır!

İnanç, insanı güçlü kılar

Yarınlara umut vadeder.

Bu ümit sayesinde bedene gelen saldırılar ruha zarar veremez olur!

Ölümcül darbelere rağmen dimdik ayakta kalma gücü verir imanlı insana.

İnançları uğruna, görünürde canlarını vermiş olsalar da gerçekte onlar diri kalmaya devam ederler

"Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz."

İnancı olmayan ise "anlamayan kalbe, görmeyen göze, işitmeyen kulağa sahip hayvanlar gibi hatta "BelhümAdal" daha aşağılıklar. Hayvanlar gibi yer, içerler." (Araf 179, Muhammed 12)

Bunlar zora gelmezler! En küçük bir sıkıntıda kıyameti koparır, canlarına dahi kastederler.

İman, insanı güçlü kılar, umut vadeder

İbrahim'e (a.s.) serin olan ateş, Musa'ya (a.s.) yol olan deniz, Muhammed (s.a.s.)'e güven olan mağara bu inancın meyvesi...

Tâlût, Amâlikalılarla, komutanları Câlût'la savaşmak için yola çıktığında ordusuna, "bir nehirle imtihan olacaklarını, bu nehirden içeceklerse de bir avuçtan fazla içmemelerini" tembihler. Bu tembihe uymayanlar nehirden içerler, "Bugün Câlût'a ve askerlerine karşı bizim gücümüz yok" deyip nehri de geçemezler.

"Allah'a kavuşacaklarını kesin olarak bilenler ırmağı geçerler ve şöyle derler: "Allah'ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah, sabredenlerle beraberdir." (Bakara 249)

Çelimsiz ve güçsüz bir genç sanılan Davud, bir sapanla "Yenilmez Dev" Câlût'u yere serer, ordusu dağılır.

İnsanları Putlara tapmaya zorlayan Kral Dakyanus'a karşı çıkan muvahhit Plutonyus Santus şehit olmadan önceHz. İsa (a.s.)'nın şu sözlerini tekrarlar:

"Karanlıkta dile getirmekten çekindiğiniz hakikat, bir gün aydınlıkta işitilecek ve gizli mekânlarda öğrendiğiniz bir inancı, bir gün çatılardan haykıracaksınız ve insanlar buna inanacak."

Bir grup genç de Dakyanus'a başkaldırır, korunmak için de bir mağaraya sığınırlar.

Mağara, bu gençler için güven ve emniyet limanı olurken diğer insanların da hidayetlerine sebep olur.

Kur'an'ın ifadesiyle takribi 309 yıl uyutulurlar.

Bu olay, imanın semeresi olmaktan başka bir şeyle açıklanamaz!

İslam'ın ilk yılları acı ve ıstırapla geçti.

İşkenceye maruz bırakılmayan kalmadı. Kor ateşlere yatırılanlar oldu. İşkencelerin en acısını yaşamış olanlardan biri, "Allah'a bizim için dua etmeyecek misiniz" dediğinde Allah'ın Resulü, geçmiş ümmetlerden işkencenin türlüsünü gördüğü halde imanlarını koruyanları örnek vererek onları teselli etti: Yemin ederim ki Allah, mutlaka bu dini hâkim kılacaktır. Öyle ki, yalnız başına bir atlı, Allah'tan ve sürüsüne kurt saldırmasından başka hiçbir şeyden endişe etmeksizin San'a'dan Hadramut'a kadar emniyetle gidecektir. Ne var ki, siz sabırsızlanıyorsunuz."

Bu müjdenin tecelli ettiğine şahit olundu.

Kimi anlayışsız insan, biz, toprakları işgal edilen, canları kaybedilen İslam ülkelerinin acılarını acımız bilip onu paylaşma yoluna gidip, sarsılmaz inancı kuşanmayı sürdürürken onlar inancımıza, İslam'a ve Müslümanlara hakaret ve alayla yaklaşmayı sürdürüyor.

"Sen onların hidayetlerini ne kadar istesen de Allah, yoldan çıkardığı kimseyi hidayete erdirmez"