"Barış Şehri"ne barış gelmeden dünyaya huzur gelmez!

Mescid-i Aksa, Kudüs ve çevresi yalın olarak işgal edilmiş Filistin toprakları olarak görülmemeli!

Ve Filistin'e sadece bir Müslüman Arap ülkesi olarak bakılmamalı!

İsrail de orayı zaten böyle düşünerek gelip işgal etmedi

Keşke İsrail, orayı manasına uygun mübarek bir belde olarak kalması için çaba sarf etseydi. Hem kendisi için hem de dünya için orası belki bir huzur kaynağı olurdu.

Ama kimi atalarının lanetlenme sebebini bugüne taşımayı miras alma adına Yahudiler, Siyonizm'i esas alarak Filistin topraklarını işgale geldiler.

Oysa bugün Kudüs'te bulunan Mescid-i Aksâ da, Mescid-i Harâm ve Mescid-i Nebevî gibi kutsiyetlerini, Allah'ın emri doğrultusunda peygamber eliyle, kulluğu sadece Allah'a has kılmak olan Tevhid Dini'ni yaşamak ve yaşatmak için inşa edildi.

Kudüs şehrinin İbrânîce adı olan Yeruşalayim (Yeruşalem) iki kelimeden oluşan terkibi, Saadia Gaon (otorite kabul edilen önemli Yahudi âlimi), "Dârüsselâm", "Medînetüsselâm" olarak çevirir...

Yani Kudüs, Yahudilere göre dahi "Barış Yurdu", "Barış Şehri" olarak bilinmektedir.

Bu mübarek beldede Davut Peygamber'den ilk olarak gelen bir mabet yapma fikri, oğlu Süleyman'a nasip olur. Hz. Süleyman, 7 yıl gibi bir zamanda Mescid-i Aksâ'yı inşa eder.

Kur'an'ın ifadesiyle "çevresini mübarek kıldığımız" bu kutsal belde de gerek Davut-Süleyman (a.s.) döneminde gerekse de Müslümanlarca fethedildiği dönemlerde hep kutsiyeti korunmuştur; manasına uygun olarak burada halk daima huzur içinde yaşamıştır.

Ama Haçlı zihniyeti, Siyonizm düşüncesi ne zamanki buraya musallat olmuş, bu "Barış Şehri" hep kan gölüne dönüşmüş ve içindeki halkıyla beraber harabeye çevrilmiştir.

638'de Hz. Ömer burayı fethettiğinde, 461 yıl boyunca buradaki üç dine mensup (hepsi de İbrahim'i din müntesipleri olan) Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler huzur içinde yaşamışlardır.

Bu düşünceden olsa gerek Hz. Ömer Kudüs'ü fethettiğinde Mescid-i Aksâ'dan sonra bir kiliseyi de ziyaret etmiş, namaz vakti geldiğinden "nerede namaz kılayım" diye sormuş, Hıristiyan din adamlarının teklifine rağmen kilisede namaz kılmayı (kendisinden sonra camiye çevrilir endişesiyle) reddetmiştir

Kanuni Sultan Süleyman tarafından El Halil kapısının üzerine yazdırılan, "La ilâhe illallah, İbrahim Halîlullah" ifadesi de manidardır.

Müslümanların fethettiği yerlerde halka nasıl güzel ve hoşgörü içinde davrandıklarının da bir göstergesidir bu.

1099'da haçlıların işgaliyle 88 yıl tekrar asli manasından uzaklaşan Kudüs, 1187'de Selahaddin'i Eyyubi'nin fethiyle tekrar Tevhid Dininin bir merkezi haline gelmiştir. Ta ki 1917'de İngilizler orayı işgal edince bir daha toparlanma yüzü görmedi

İnsanlığın başına adeta bela olan Yahudilerin her taraftan buraya gelip yerleşmesine bile bile göz yumuldu.

1948'de burayı işgal eden İsrail, gün geçtikçe bu kutsal mekânı harabeye çevirerek, halkını ya soykırım uygulayarak ya da yurtlarından ederek, şeytanın cirit attığı kan ve gözyaşı merkezi yaptı.

Katil Netanyahu'nun içinde gizlediklerini,