Büyümeyi taçlandırmak için makro istikrar şart

Türkiye'nin yüzde 7.3'lük büyümesi, ekonominin gardının düşmediğinin göstergesi. Bu büyümede ana enerji kaynağı yine tüketim harcamaları oldu. Hizmetler sektörü, genel büyümenin iki katını gördü Bu hafta veri takvimi oldukça yoğundu. Haftayı büyüme oranları ile açtık, enflasyonla kapattık. Büyüme rakamlarını iki farklı açıdan değerlendirmekte fayda var. İlk olarak, büyümenin teknik detaylarına bakalım. Jeopolitik risklerin tavan yaptığı, içeride ise makro göstergelerin kötüleştiği bir dönemde büyümenin güçlü gelmeye devam etmesi kuşkusuz değerli. Yüzde 7.3'lük büyüme, ekonominin gardının düşmediğinin bir göstergesi. Büyümenin ana enerji kaynağı yine tüketim harcamalarıydı. Savaş ortamına, yüksek enflasyona ve kur şokuna rağmen, nasıl oluyor da iç talep canlı kalmaya devam ediyor diye merak edenler oluyor. Kısa vadede enflasyonun düşmeyeceğine yönelik beklentilerin oluştuğu bir ortamda insanlar, birçok harcama kaleminde taleplerini öne çekerler. Bu davranış, özellikle sabit gelirliler için bir nevi enflasyondan korunma yöntemidir. Bu sayede sanayi ürünlerine yönelik iç talep, canlı kalmayı sürdürür. ÖNE ÇIKAN SEKTÖRLER Gelelim hizmet talebine. İnsanlar salgın döneminde, sosyal hayatlarının normal akışından çok farklı biçimde oldukça izole yaşadılar. Tedbirler bitiğinde de tüketiciler iki yılın intikamını alırcasına kafe, restoran ve sinema gibi mekânlara hücum etti. Gözleri yuvasından fırlatan menü fiyatlarına ve giriş ücretlerine rağmen, mekânlar hıncahınç dolu. Artan turist sayıları da hizmetler sektörüne destek oluyor. Tüm bunlar sayesinde hizmetler sektörünün büyüme hızı, genel büyüme rakamının yaklaşık iki katı civarında. Şu an uygulanmakta olan para politikası, finans kesiminin işine yarıyor. Bankacılık sektörü rekor kârlar açıklıyor. Tasarruflarını enflasyona karşı korumaya çalışan yerli yatırımcıların borsaya hücum etmesi de aracı kurumların yüzünü güldürüyor. Sonuç olarak, finans ve sigorta faaliyetleri yüzde 24.2'lik büyüme ile birinciliği kimseye kaptırmadı. Salgının otomasyon ve dijitalleşme süreçlerini hızlandırması, bilgi-iletişim sektörünün ekmeğine yağ sürmüş durumda. Sektör, dokuz çeyrektir çift haneli rakamlarda büyüyor. BÜYÜMENİN ÖTEKİ YÜZÜ Şimdi büyümeyi farklı bir açıdan değerlendirelim. Ülkelerin yüksek ekonomik büyümeyi hedeflemelerinin iki temel sebebi vardır. Birincisi, toplumun tüm kesimlerinin hissedebileceği cinsten bir refah artışını yakalamak. İkincisi ise uluslararası arenadaki rakip ülkelere kıyasla daha iyi bir performans gösterip sıralamalarda üst basamaklara yükselmek. Son dönemlerdeki büyüme performansımız, maalesef bu iki hedef yolunda Türkiye ekonomisine katkı sağlayamıyor. Rakamlar, büyümenin tabana yayılamadığını gösteriyor. İşgücü ödemelerinin GSYH'den aldığı pay son iki yılda yaklaşık 8 puan (yüzde 39.1'den yüzde 31.5'e) düştü. Aradaki fark şirketlerin payına kaydı. Yüksek enflasyon ve düşük istihdam gibi faktörler, çalışan kesimin pastadan aldığı