Sadece erkeklerin konuşup güldüğü masalar

Bir restorana gittiğimde, her zaman, en merak ettiğim şey, başka masaların ne konuştuğu olur. Belki sizin için de öyledir.

Hayat konuları bizim masada başka, yandaki masada başka mıdır, gündem nedir, dedikodu nedir, dert nedir, hep merak ederim.

Yanımdan geçen arabada da bunu merak ederim. Yaz akşamları geçtiğim sokaklardaki evlerin balkonlarında da...

İçeri gidip ne getirirler çayın yanına

Rakıysa da, ne çalar arkada

Bu restoranlarda sevmediğim, sevemediğim bir tür masa var.

Susturucu takılmış kadınlar ve çocuklar ve 'her şeyi bilen' susmayan erkekler masası.

Susmayı bırak, bağıra çağıra bütün odayı kendilerini öven konuşmaları ve komik olmayan esprileriyle kaplayan bu erkek topluluğu, bana çekilmez gelir. Kadınlar bir köşede sinmiş. Yüzleri önlerindeki tabaklara düşmüş.

Aslında bir araya gelseler neler kaynatırlar da, suları soğuktur o sırada. Kabloları koparılmış gibidirler.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Sessizce yemeklerini yiyip, gereken yerlerde katılıyor, ayıp olmasın diye sırıtıyor ama aslında bu sirk gösterisinin bir an evvel bitmesini bekliyorlardır.

Böyle masalardaki erkekler ne dese doğrudur. Neye gülse komiktir. Seçimleri kusursuzdur. Şarap seçimleri, kadın seçimleri, seyahat seçimleri, destekledikleri dünya görüşü, parayı çıkardıkları kuyu, giyindikleri dükkan...

Kadınlar ve çocuklarsa, sanki evde sıkılmasınlar diye (sanki burası evden eğlenceli) bu masaya sürüklenmiştir.

Ya da bazen genç ve güzel küçük kadınlar eşlik eder bu masalara. Onlar da sessizce otururlar, zira dekorun bir parçası olarak oradadırlar.

Böyle anlarda aklıma birden Virginia Woolf, Sylvia Plath,Simone de Beauvoirveya Susan Sontaggelir.

Ama ilk Rebecca Solnitgelir.

Onun 'mansplaining' diye kısaltılmış, 'erkek benden iyi bildiğini varsayıyor, bırakalım o anlatsın her şeyi' kavramı gelir.

'Man' (erkek) ve 'explain' (açıklama) kelimelerinin birleşmiş halidir.