Okulun bahçesinde bir sabah

Bir okulun bahçesindeki bankta oturuyoruz Serdar'la.Oğlumuz yeni bir okula başladı, alışma süreci.Arada pencereden bize bakıyor.İnsan hayatında arada pencereden kimlere, nelere bakıp içi rahat ediyor merak ediyorum.8 yaşındayken anne babana. 13 yaşındayken kime, neye23 yaşındaykenYa 33, 53...Hayatın duvardan kollarıyla bizi sıkıştırdığı zamanlarda, nereye başımızı uzatıp bakınca daha dayanılır oluyor cendereKendimizi iyi hissetmek için, gözlerimizi kaçırdığımız penceredeki manzarada kimler oturur, neler durur Onu düşünüyorum.Bir balinanın, onca derinlik sonrası yüzeye çıkıp, koca bir nefes çekmesi gibi...Neyi çekince içimizi hazır oluruz derinlerin karanlığınaFazla düşünmeye gerek yok. Yüzler.O en sevdiğimiz yüzler...Başka şey değil bence.Kalbimizde misafir insanların ya da canlıların yüzleri.Haberin DevamıPencereden bu yüzleri görürsek, her şeyi yapacak gücü buluruz. İşte bu yüzden aslında her şey birbirimiziz, beraber geçirdiğimiz vakit, dokunmak, dinlemek, anlamak, anlatmak, sarılmak, 'iyi ki varsın, seni de ne çok seviyorum' diyerek başını bırakıvermek bir omuza. Annen olur, sevgilin olur, kardeşin olur, komşun olur, dostun olur, kedin olur, orkiden olur. O yüzü görmek seni yüzle çarpar. "Anne iki gün daha bahçede bir saat oturun, sonra alışmış olacağım" demişti. Tabii demiştik. İnsanın kendini bilmesi, kendine zamanlar koyup onlara uymaya çalışması çok güzel bir şeydi. Sonra iki gün daha istedi. "Tamam" dedik. Şimdi artık, okulun duvarını sobeleyip çıkıyoruz. Kendi çocuğunun bile kalbindeki fırtınaları, çabaları ve zaferleri anlayamıyorsun. Yine de artık biz pencerede değilken, üzerine gelen duvarları