Medeniyetin göstergesi nedir

Yıllar önce antropolog Margaret Mead'e bir öğrencisi "Medeniyetin ilk göstergesi sizce nedir" diye soruyor.

Ondan, 'balık oltası, çamurdan vazo ya da kesici taş aletler' gibi bir cevap bekliyor.
Fakat Margaret çok beklenmedik bir cevap veriyor:
"Eski kültürlerde, medeniyetin ilk göstergesi, kırılıp da iyileşen kemiktir! Hayvanlar aleminde kemiğin kırılırsa, ölürsün. Kimse kemiği kaynayana kadar ayakta kalamaz. Kendini vahşi ortamda tehlikelerden koruyamaz, yiyecek için avlanamaz, nehre gidip su içemez. Kemiğin kırıksa, o iyileşemeden ölürsün... Halbuki 'iyileşen kemik' bize medeniyeti getirir. Demek birisi, kemik iyileşene kadar onu sarmış, senin yanında durup seni tehlikelerden korumuş, beslemiş ve su vermiştir. Kemiğin kaynayacağı kadar süre hayatta kaldıysan, birisi sana bakmış, seninle ilgilenmiştir.
Medeniyetin ilk göstergesi budur..."
Başkasına zamanından vermek...
Zor zamanlarda birbirimizin yanında olmak, destek olmak, birbirimiz için orada olmak medeniyet.
Başkaları için faydalı olabilmekle başlıyor her şey.
İyileşen kemik, kimsenin aklına gelmeyecek bir cevap ama insanlığın hayvanlar alemine cevabı ve ondan farkı.
Biz birbirimiz iyi olana kadar birbirimizin yanında durduğumuz için bugünlere geldik.
Kalpleri ve kemikleri iyi etmeyi biliyoruz biz.
Peki ya şu an olanlar
Uzaklarda, pek de uzak değil, patlayan bombalar, yıkılan binalar, rehin alınan çocuklar, ağlayan anne babalar, yerle bir olmuş şehirler, korku dolu sığınaklar, kamplar...