Dışarısı ya da içerisi

Hayatta iki güzel yer buldum.Biri dışarısı. Doğanın ortası. Çağlayan bir nehrin yanı.Bir çınarın gölgesi. Kuş seslerinin duyulduğu bir sabah.Sabah çimenlerde çiy. Çıplak ayakla basılan toprak. Yağmurun altı. Dağın tepesi.Batan güneşe doğru giden çamurlu yol.Denizin kıyısı, denizin içi, denizin üstü.Rüzgarın estiği bahçe. Ateşin yandığı kıyı. Çakıllar. Balıklar.Hem dünyadaki herkese hem de hiç kimseye ait olan şeyler.Paranın alamadığı, ismin yazılamadığı, kimsenin sana vermediği...Orada duran, döngüsünde dönen, sana misafirliğini hatırlatan.Bir ormanın yanı başında durup da kendini büyük hisseden biri oldu muBiri de içerisi. Evin içerisi değil ama insanın kendi içerisi. Git git bitmeyen. Hikayesi susmayan.Matruşkalar gibi bütün gençliği, çocukluğu, bebekliğiyle iç içe gezen.Haberin DevamıHepsine ayrı ayrı laf anlatan, dinleyen, yatıştıran.Sanki dünyaymış da çekirdeği lavmış da o lav da herkeste aynıymış gibi olan.Herkeste bir olmasına şaşılan. Dışarıdan katiyen anlaşılmayan.Başkasının anlattığını, zaten içinde çoktan duymuş olman.İnsanın içinde neresi yok kiDuvar kağıtlı odalar, dans edilen sigara dumanlı koridorlar, sevgiden yapılmış yemekler, lekeli kadife kanepeler, nedense hep kurşun askeri hatırlatan kaldırım taşları, ayakların uyurken sevdiğinin sıcacık ayaklarına değmesi.Çocuğunun