Taşıyıcı annelik dinen sakıncalı mı

CEVAP: Evli bir çift doğal yoldan çocuk sahibi olamıyorsa, evlilik devam ederken aşılama tüp bebek, suni tohumlama- yoluyla çocuk sahibi olabilirler. Evli bir çiftten alınan sperm ve yumurtanın döllendirilip, eşe nakli dinen sakıncalı değildir. Ancak gerekçe ne olursa olsun evli bir çiftten alınan sperm ve yumurtanın dışarıda döllendirildikten sonra üçüncü bir kişiye aşılanması dinen caiz olmaz. Taşıyıcı annelik hem nesep karşılığı, hem ileride meydana gelecek psikolojik, sosyolojik birçok sakıncadan dolayı uygun görülmemiştir. Bir annenin yumurtasından döllenmiş ancak başka bir kadının rahminde gelişmiş olan bir doğumun ileride ciddi psikolojik travmalar oluşturacağını herkes görebilir. Normal şartlarda evlat sahibi olamayan çiftlerin çocuk sahibi olmaları için tedavi olmalarında da dinen hiçbir engel yoktur. SORU: Günümüzde tasavvuf adına çıkan bazı cahilleri görebiliyoruz. Bu konuda ne dersiniz CEVAP: Öncelikle tasavvufun, İslam'ın zühd ve takva yönünü yansıttığını söyleyebiliriz. Eski tasavvufçuların birçoğu âlim kişilerdi. İslam'ın temel kaynaklarına inebilecek, Kur'an ve Sünnet hususunda belli bir ilmi derinliğe sahip, tasavvufi bütün incelikleri Kur'an ve Sünnet ölçeğinde değerlendirebilecek kapasiteye ulaşmışlardı. Günümüzde de gerçek tasavvuf erbabı yanında, birçok cahilin tasavvuf adına etraflarına topladıkları saf insanları nasıl yanılttıklarına şahit olabiliyoruz. Görüntüleriyle saygı duyulan bir İslami görüntü ve kisve içindeki birçok kişinin dedikodu, boş söz ve cahilce sohbetlerle insanları meşgul ettiklerine şahit oluyoruz. Saatlerce süren sohbetlerinde; Kur 'ani, nebevi, fıkhi, itikadi hiçbir derinliğin bulunmadığı bu tür sahtekârlara karşı ise dikkatli olmalıyız. Daha önce belirttiğim gibi bu tür insanların yanında son derece iyi niyetli, ilim sahibi ve fazilet erbabı olan insanlar da haylice çoktur. Boş konuşan, dedikodu yapan, insanlarla uğraşan, etrafına topladıkları insanlardan maddi menfaat devşiren, dini ilimlerle ilgisi olmayan bu kişilerin dini görüntülerine hiç aldanmadan onlardan uzaklaşmak gerekir. Bilin ki bunlar dinin başına beladırlar. SORU: İmamı Rabbani'nin bahsettiği misal âlemi nedir CEVAP: İmam Rabbani yaratılmış âlem üçe ayrılır der. Ruhlar âlemi, bedenler âlemi ve misal âlemi (yani manaların vücut halinde görüldüğü) . Misal âlemi denilen âlem ona göre diğer iki âlem arasındaki ara bir formu temsil eder. Misal âlemindeki tezahürlerin bir hakikati vardır. Mesela; Hz. Âdem'den önce var olduğu sayılan Âdemler Hz. Âdem'in ruhunun o âlemde tezahürüdür. Meleklerin dünya hayatına bir bedene bürünüp görünmesi de bu misal âlemine bir örnektir. Dehlevi gibi âlimler; mezarda insana görünen namaz, oruç gibi ibadetlerin büründüğü sureti de misal âlemine örnek sayarlar. Hz. İbrahim'e, Hz. Lut'a, Hz. Meryem'e görünen melekler, Hz. Peygamber (s.a.v.)'e gelen Cebrail, Uhud'da görülen melekler, hep misal âlemine birer işarettir. İmamı Rabbani'nin mektubatında bu hususu bulabilirsiniz. SORU: Evladımıza Muhammed ismini koysak ağır gelir mi CEVAP: Peygamberimiz kendi adıyla ve diğer peygamberlerin adlarıyla adlanmayı yasaklamamış, bilakis kendi adıyla çocukların isimlendirilmesini istemiştir. (Müslim)Hz. Ömer'in halifeliği zamanında çocukların 'Muhammed' ismiyle isimlendirilmesine sıcak bakmadığını biliyoruz. Bunun sebebi ise; bu ismi alan bazı yaramaz insanların bahane edilerek 'Muhammed' adına hakaret edilmesiydi. Peygamberimizin adının, yani Muhammed adının o ismi alan kişiye bir sorumluluk yüklediğini düşünen âlimler, kişinin o isme layık olmasını ve ismine hakaret edilecek şeyler