"Mahallesizler Mahallesi" meğer sahiden kalabalıkmış

Geçtiğimiz Salı günü Haber Global'de Buket Aydın'ın hazırlayıp sunduğu Yüz Yüze programında bana şu soru soruldu: "Kendinizi hangi mahallede görüyorsunuz şu an Son dönem iktidar mahallesine karşı bazı eleştirileriniz bazı muhalif söylemlerinizle öne çıktığınız oldu, kendi mahallenizle sorun yaşadınız mı" Yaşamamak ne mümkün Sadece ben değil, ailem bile yaşıyor. Oğlumun Z kuşağı arkadaşları arasında sempati kazanmış durumda olsam da, 40 yaş üstü sekter muhafazakarlar sadece şimdi değil, üç yıldır ailemi sıkıştırıyor. Annem ve babam bana hissettirmemeye çalıştılar ama ben kardeşlerimden duydum, babamın camide bile sıkıştırıldığını. Ana tema tahmin edilebileceği gibi, "Neden eleştiriyor", "Neden Halk TV'ye çıktı", "Neden Selahattin Demirtaş için verilen AİHM kararına uyulması gerekir" dedi, "Neden Kılıçdaroğlu'nun helalleşme çıkışını bu kadar önemsedi", "Neden kızınıza engel olamıyorsunuz Bu çok bilmiş ahalinin dayatmasına maruz kalan kişi balık halinde levrek satan bir adam değil. Tıp doktoru, genel cerrahi profesörü. Hakkında "Ensar ruhlu Muhacir" isminde bir kitap yazıldı ve kitap geçen yıl Türkiye Yazarlar Birliği tarafından ödül aldı. "Sahip çıkmasını" istedikleri kişi olan ben de mutfakta patlıcan közlerken birden aklına esip yazar olmuş biri değilim. Başka çocuklar gibi evcilik oynamayıp eline geçen her şeyi okuyan bir çocuk olmaya karar verdiği günden beri kendi ağacını kendisi büyüten, hayatın önünde yaprak gibi sürüklenen biri değilim, kararlar alan tercihler yapan bir kadınım. 1993'ten beri medyadayım. Sinema yazarlığı , kültür eleştirmenliği derken, on beş yıldan fazla bir süredir politika yorumculuğu yapıyorum, bunlar bir yana 18 yaşında bir taze değil, evlilik çağına erişmiş bir yetişkin annesiyim. Babam makul bir "Erdoğan"cı olduğu için desteklediği siyaset çizgisini de savunuyor, beni de anlamaya çalışıyor. Ama 70 yaşında adam, olanlar haliyle gücüne gidiyor. Aslında biliyoruz. "Mahalle" kavramının dayanışma, destek olma, koruma gibi olumlu fonksiyonları çoktandır buharlaştı, artık sadece denetleme ve sigaya çekme var. Artık muhafazakar mahalle diye de bir şey yok, "Cumhur İttifakı tabanı" ve o tabana yaslanarak varolan bir zengin değnekçiler zümresi var. Öte yandan mahalle baskısı sadece AK Parti tabanında yok, hatta şunu diyebilirim ki, muhafazakar dindar mahallenin en sekterlerinde bile, misal evvelden CHP çizgisinde olup sonradan AK Parti tarafına yaklaşanlara özel bir ihtimam vardır. Nitekim Erdoğan iktidarının ilk on yılından önceki zamanlarda kendisini eleştiren, "muhtar bile olamaz" diyen kesimin gazetecilerini, yorumcularını da seyahatlerine, resepsiyonlara, programlara davet ederdi. AK Parti tabanından hiçbir kitle ya da grup da çıkıp "Vaay bu adamın orada ne işi var!" diye köpürmezdi. Bu iş bir kuş ismiyle anılan (pelikan) çıkar grubunun Erdoğan'ı hem içerde hem dışarıda izole etmeyi hedefleyen lobi faaliyetleri nedeniyle değişti ve bozuldu. Ancak sol ve katı laik mahallede öteden beri -hem de hala muhalefetteyken- varolan bir "safları sık tutun da araya kaynak yapmasınlar" tavrı var. Safları esnek bırakan kendi mahallelerinin demokratlarına da hayatı dar ediyorlar. Bu ayrıcalıklı olma vehminden ileri gelen özgüven kuru sıkı tabancalarıyla hayaletlere ateş etmek gibi gülünç, grotesk hallere girmelerine sebep oluyor. Sanki bahçe çitlerini aşıp evlerine akın etmeye çalışanlar varmış gibi davranıyorlar. Oysa ne temellük ettikleri fikirler kendilerinin, ne de insanlık adalet mefhumunu, güçler ayrılığı kavramını onlardan duydu. Ne evleri altından, ne de çitleri sağlam. Siyasetin aksı ve merkezi değişirken, katılaşıp otoriterleşirken, yolsuzluk istisna değil sistemik hale gelirken, keyfilik ciddiyet ve kurumsal hafıza ile ikame edilirken; bütün bunlara tam tekmil adapte olma dayatmasını ahlaki maliyetini düşünerek reddedenlere "iktidarın gideceğini gördü, şimdi muhalefette yer tutmaya çalışıyor" sığlığı ile mukabele edilmesi vahim bir kötücüllük içeriyor. Başkalarını bilmem ama benim için bunun geçerli olmadığını belirteyim: Benim derdim 'yer tutma' olsaydı, ancak ziyaretçi kartıyla girebildiğiniz kurumlardan size talimat yağdırıyor olurdum. Çünkü benim arkama iktidarı alıp o gücün imkanlarından yararlanma seçeneğim oldu, sizin hiç olmadı. SALMAYANLAR İLE ALMAYANLAR Anlayacağınız her iki mahallenin de sekteri çok. Tek farkla: İktidar mahallesindekilerin sekterleri hiçbir yanlışın sorgulanmasına katlanamadıkları için insan kaybetmekten mutsuz, "Neden gidiyorsunuz, azalmayalım, oturun oturduğunuz yerde, sen kızına sahip çık sen kendine gel" diye zabitanlık yaparken, muhalefetin sekterleri "çoğalmayalım, barışmayalım, az olalım" şeklinde bir strateji izliyorlar. İki mahalle de en çok kendi kutuplaşma karşıtlarını, toplumsal uzlaşıya inanan demokrat mensuplarını mutsuz ediyor. Biri dışarı çıkmayı yasaklıyor,